İmam-ı azam ve hocaları

A -
A +

Ehl-i sünnet Müslümanlarının en büyük âlimi, İmam-ı azam hazretleri, bütün dünya işlerini, talebelerini ve vazifeleri bırakarak, iki sene, İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin sohbetinde bulundu. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin ilim deryasından doya doya bilgi topladı. Onun, Resulullahtan gelen nurları saçan mubarek kalbinden feyzler aldı. (İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine iki sene hizmet etmeseydim, bir şeyden haberim olmayacaktı) buyurdu. İmam-ı azam Ebu Hanife hazretleri, İmam-ı Cafer Sadık'tan aldığı bilgilerle, feyizlerle olgunlaştı. Çok kimseye nasip olmayan yüksekliklere kavuştu Şii kitapları da bildiriyor ki: Ehl-i sünnet imamları, iman ve Fıkıh bilgilerinin ve tasavvuf marifetlerinin, hatta tefsir ve hadis bilgilerinin çoğunu Ehl-i beyt imamlarından öğrendi. Onların terbiyeleri ile yetiştiler. Onların teveccühleri ile yükseldiler. Onlardan müjdeler aldılar. Mesela şii âlimlerinden ibni Mutahhir-i Hulli (Nehcülhak) ve (Minhecülkerame) kitaplarında, İmam-ı azam ile imam-ı Malik'in, İmam-ı Cafer Sadık'tan ders aldıklarını, Onun yanında yükseldiklerini yazıyor. İmam-ı azam, İmam-ı Muhammed Bakır'dan ve Zeyd-i şehidden de ders aldı. Bu mübarek imamlara yıllarca hizmet ederek ilim ve feyz almış olan Ehl-i sünnet âlimlerine dil uzatmak ne kadar çirkindir. Zerre kadar vicdanı olan kimselerin, o yüce imamlardan fetva vermek ve ictihad etmek için icazet almış olan bu âlimlere itaat etmeleri farz olmaz mı? İmam-ı azamın, İmam-ı Bakır'dan ve Zeyd-i şehidden ve İmam-ı Cafer Sadık'tan, fetva vermek için icazet aldığını şii imamlarından şeyh-i Hulli de bildiriyor. İmam-ı azamın, ictihad etmek şartlarını taşıdığı, bu imamların şehadetleri ile anlaşılıyor. İmam-ı azama dil uzatmak, masum olduğunu söyledikleri 12 imamın şahitliğini reddetmek olur. Bu ise, bütün şiilerce küfür olmaktadır. Hele masum imamın bulunmadığı bu zamanda, İmam-ı azamın mezhebine girmek, yani Ehl-i sünnet olmak, bütün şiilere farz olmaz mı? Şii âlimlerinden şeyh Hulli diyor ki: Ebu Hanife, İmam-ı Cafer Sadık'ın yanına geldi. İmam-ı Cafer Sadık, ona, "Sen babamın sünnetini her yere yayacaksın. Şaşırmışlara yol göstereceksin. Korkuda olanların yardımcısı olacaksın. Kurtuluş yolunun rehberi olacaksın. Allahü teâlâ yardımcın olsun" dedi. Şii kitaplarının hepsi diyor ki: Ebu Hanife, Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mansur'un yanına geldi. Orada bulunan İsa bin Musa, Ebu Hanife'yi görünce, "Ya Halife! Bu gelen, bugün yeryüzünün en büyük âlimidir" dedi. Mansur sordu: Ya Numan, ilmi kimden öğrendin? Hz. Ali'nin talebeleri vasıtası ile Hz. Ali'den ve Hz. Abbas'ın talebeleri vasıtası ile Hz. Abbas'tan öğrendim, dedi. Halife de çok sağlam vesikalar bildirdin, dedi. Şii kitaplarında diyor ki: Ebu Hanife, Mescid-i haramda oturmuştu. Herkes etrafına toplanmış, kendisine sual soruyorlardı. Onlara cevap veriyordu. Sanki cevapları hazır cebinden çıkarıyormuş gibi saçıyordu. İmam-ı Cafer Sadık, ansızın yanına geldi. İmamı görünce, hemen ayağa kalktı. "Ey Resulün torunu! Burada olduğunu önceden bilseydim, böyle iş yapmazdım" dedi. İmam-ı Cafer Sadık da, "Otur ya Eba Hanife! İlim öğretmeye devam et! Babalarımdan öğrendiklerini herkese yay!" buyurdu. Bunlar, İbni Hulli'nin (Tecrid)i şerhinde yazılıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.