Marka şehriniz var mı?

A -
A +

Hani şehirler vardır rüyalarımızı süsleyen. Hiç gitmemişizdir ama hep orayı düşünür, orayı yaşarız. Hikâyesini dinlemiş ve çok etkilenmişizdir çünkü.

Dünya küçüldü. Sınırlar önemini kaybediyor. Şehirler ülkelerden daha bir önde. Roma İtalya'dan, Moskova Rusya'dan, Prag Çek Cumhuriyeti'nden, Amsterdam Hollanda'dan daha bir öne çıkmaya başladı ve aynı zamanda daha önemli hale geldi. Değerler değişiyor çünkü.
Globalleşme şehirleşmeyi zaruri hale getirdi. Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. İş adamı ya da yönetici... insanlar, sabah gidip akşam dönebileceği şehirleri tercih ediyorlar. Git, görüşmeni yap ve evine dön. Pazarlama da öyle. Bir çırpıda binlerce, milyonlarca ürünü sat gel.
Küçük pazarları dolaşıp çerçiler gibi mal satma dönemi bitiyor yani. Dolayısıyla tüm gürültü ve stres yoğunluğuna rağmen büyük şehirler tercih nedeni olmaya başladı.
Tarihî açıdan bakıldığında Türkiye'nin sayısız şehirleri olduğunu görüyoruz. Hakeza kültür. Emsalsiz bir kültür zenginliği var Türkiye'nin. İklim ve coğrafi yapı bakımından da öyle. Ancak marka şehri çok az. İstanbul ve Antalya'yı çıkardığımızda marka olmuş başka şehir sayamıyoruz. Ne büyük eksiklik!
Yeni ekonomilerde ülkelerin ne kadar marka şehri olduğuna bakılıyor halbuki. Ülkelerin marka şehirleri yoksa, ne sermaye çekebiliyor o ülkeler ne yatırımcı. Ne de araştırmacı. Marka şehirlerin en belirgin özelliğinden birisi de entelektüel olması. Hoşgörü ve toleransı barındırıyor bünyesinde.
Türkiye'nin daha fazla ihracat yapması, daha fazla turist çekmesi ve katma değeri daha yüksek ürün satması için marka şehirlerinin sayısını artırması gerekiyor.
Onun için de vakit kaybetmeden tarih ve kültür değerlerini gözden geçirmesi ve ticari varlıklarının analizini yapması gerekiyor. Kentlerin kendilerine has orijinalitesinin de ortaya konması lazım tabii. Dünyadaki marka şehirlere bakıldığında kiminin kendine has nüfus dokusuyla, kiminin tarihî zenginliğiyle öne çıktığını görüyoruz.
Dolayısıyla marka olması istenen şehirlerin hangi özelliğinin öne çıkarılacağının ve hangi şehirlerle rekabet edeceğinin de tespit edilmesi gerekiyor. Hangi yatırımcı ve turistin şehre çekileceğinin de bu strateji içinde yerini alması gerekiyor.
Marka olmak elbette ki kolay bir şey değil ama geri dönüşümü en hızlı olan yatırım alanı. Haliyle marka şehirlerden vazgeçmenin imkânı yok.
Şehrin markalaşması için iktidarlardan sanatçılara, vatandaştan gönüllü kuruluşlara kadar herkese bir görev düşüyor. Paris bugün şıklığı ve lüksü temsil ediyor değil mi? Bu durum şuurlu uygulanan devlet politikalarının bir sonucu elde edildi. XIV. Louis'ye kadar Fransa'nın şıklık ve lüksle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Louis'nin emriyle başlatılan millî hareketin bir sonucudur bugünkü imaj.
New York da öyle. 1970'li yıllarda New York sokakları insanların girmeye korktuğu sokaklardı. Suç oranları çok yüksekti. Yeni yönetimin ortaya koyduğu hedef ve stratejiler bu kenti dünya ticaretinin ve turizmin merkezi yaptı. Bizim şehirlerimiz neden olmasın?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.