Ağaçtan daha yakın kimimiz var?

A -
A +

Sokakta dolaşıyordum, bir an gözüm vitrindeki başı eğri oduna ilişti. Ben odun dedim, ama o aslı odun olan baston. Usta bir sanatkârın elinde işlenip, başını da mütevazı bir şekilde eğmiş; sanki her şeye itaat edercesine, terbiye edilmiş, sesi çıkmaz, yoruldum demez, usandım demez... O başı eğri baston ile bir anda göz göze geldim, başı eğri ağacı kıskandım. İnsanlığa aslında çok ders verdiğini, onun dilinden bazılarının anlamadığını anlattı bana. Ben anladım onu, anladım ama, kendi kendime, "keşke o bir metrelik, başı eğri ağaç kadar olabilsem" dedim. Yani baston kadar. Beni benden aldı... Bir zaman sonra, o başı eğri ağacı yaşlı bir adamın elinde gördüm. Adam bastona dayana dayana sokakta yürüyordu. Yanına yaklaştım, selam verdim, selamımı aldı. Hastaneye gitmek istediğini söyledi. Evlatlarının işi olduğunu, o yüzden yalnız gittiğini söyledi. Yardım etmek istedim, o an işim vardı benim de. 4-5 çocuğu varmış, hepsinin çeşitli bahaneler ile işleri varmış. "Amca, senin çocukların yanında yok ama en vefalı çocuğun elindeki bu başı eğri baston. Herkesten vefalı hepsinden de itaatkâr. Çocukların seni hastaneye götürmüyor ama baston da, yoruldum, ben gelmiyorum demiyor. Kolundan tutup sana dayanak olur. Yağmur demiyor, kar demiyor, usandım demiyor, yoruldum demiyor, işim var demiyor... Bu yaşında, sen nereye gitsen, seninle beraber geliyor" dedim... Çocukların çeşitli bahaneler ile senden kaçıyor. Bir iki gün gelse, üçüncü gün muhakkak usanacak. Çeşitli bahaneler bulup, "baba kendi işini kendin yap" diyecek. Oysa, bir adama "odun" desen, çok gücüne gider. Keşke o bir metrelik odun kadar vefalı olabilsek. Odun kadar, büyüklerime yaşlılarıma dayanak olabilsem. Yaşlandıklarında, dayanağa ihtiyaçları olduğu zamanda, elinden kolundan tutup, odun kadar zahmetini çekip, baston kadar dayanak olup, o şerefe nail olabilsem... Bugünkü insanlıkla odun arasında ki farkı bir şey bana daha anlattı. Sokakta köpek gezdiren bir kadın, köpeğin ihtiyacı olduğunu anladı ve durdu. Köpeğin ihtiyacını gidermesi için sabırla onu bekledi. Köpek ihtiyacını giderdikten sonra çantasından bir poşet çıkardı, milletin içinde köpeğin pisliğini yerden aldı çöpe attı. Etrafa olan saygısını takdir ettim. Yine baston geldi gözümün önüne, "acaba bunun babası anası yatalak olsa, yatağa mahkum olsa, bu kadın eline poşet alıp, babasının anasının altını temizler mi? Kaç gün sabredecek, bıkmadan ne kadar zaman dayanabilecek ona?" Ağaç ile insan arasındaki ilişkiye baktığım zaman, ben ağaca baş eğdim. Ağacı biraz daha kıskandım. Keşke ağaç kadar sabırlı olup, isyan etmeden, mezara kadar büyüklerimin ihtiyaçlarını karşılayabilsem. Ey insanlık, nereye gidiyoruz? Ağaç, mezara kadar takip ediyor. Kimi yerde tabut oluyor, kimi yerde üstüne örtü, kimi yerde de isminin yazıldığı baş taşı olur. Çürüyene kadar, yağmur kar demez, başında bekler. Bir zaman sonra vitrindeki bastonu almak istedim. Fiyatını sordum. Dükkan sahibi cüzi bir fiyat istedi. Parasını verdim ve bastonu aldım. Eve getirdim bir köşeye astım, bir gün ya bana, ya benim büyüğüme lazım olacağı için... Doğan Can Danyıldız-KARS Rahim Hoca pes etmiyor! Sizin, insanların derdinden anlayan biri olmanızın verdiği cesaretle, bazen derdimi anlatıyorum. Bendeniz, halime de bakmayarak, bir orman oluşturmaya kalkıştım. Şu ana kadar hep götüren orman, beni bitirdi. Bu yıl ağaç dikecek yerim olmasına rağmen, 5-6 yüz sediri nasıl alabilirim diye düşünürken, gazeteleri her gün binlercesi düşen haberlerden üçü çok manidar geldi. 1- 70 bin lira borcundan dolayı, bütün aile fertlerini, sonra da kendini öldüren hemşehrim Astsubay (birkaç yıl önce de binbaşı abisi Doğu'da şehit olup gelmişti) 2- Çantasını düşüren 60 yaşındaki emekli öğretmenin çantasını bulup, karakola teslim eden yiğit bir kişiyi alkışlamıştık. Ne yazık ki bu haberi okuyan birileri, Hocanın elini ayağını bağlayıp öldürerek, çantasındakileri götürmüş... 3- Medyatik bir iş adamı, 18 yaşındaki kızı için, 500 bin Euro değerinde Bentley Continental GTC2'yi satın aldı... Not: Duramadım yine; arabamı satıp, mart ayı içerisinde ormana ağaç dikeceğim, İnşallah. Sizleri de davet edeceğim. Rahim Demirbaş (Emekli öğretmen) Bankacı eşi olmak suç mu? Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Ben Doğu'da görev yapan bir öğretmenim. Eşim ile görev yaptığım yer arasında 1500 km mesafe bulunmaktadır. Öyle her estiğinde eşini göremezsin, sadece bayramda ve yarıyıl tatilinde görmekle yetinmek zorundasın. Hastalandığında eşinin içini rahatlatmak için iyi numarası yaparsın. O hastalandığında ise yerinde duramaz, ona ulaşmak için debelenirsin, ama sonuç değişmez, yalnızsındır ve onu da yalnız bırakmak zorundasındır. Sonra bitmek bilmeyen gözyaşlarına boğulursun. Neden tercih yapmak zorundayız? Hem işimizi yapıp, hem de eşimizin yanında olamaz mıyız? Neden biz aile olamıyoruz? Ya da yazın yapılacak olan atamalarda bana tayin hakkı verecek misiniz? Ben bu psikoloji ile umutsuz bir şekilde nasıl görevimi yerine getireceğim? Neden bu yaşımda psikoloğa gitmek zorundayım? Neden her dönem rahatça ataması olan bankacı eşlerinin, aslında hiçbir zaman atanamadığı söyleniyor? Ben evliliğimin en güzel zamanlarını neden eşimden ayrı geçirmek zorunda kalıyorum? Neden özür grubu bir tabu kelimeymiş gibi kimse ağzına almak istemiyor? Ben eşimi istiyorum. Evimi istiyorum. Hiç kullanmak nasip olmayan çeyizlerimi kullanmak istiyorum. Ben yuvamı istiyorum. Eşinin yanında evinde huzurlu mutlu ve iyi bir öğretmen olmak istiyorum. Bankacı eşiyim diye cezalandırılmak istemiyorum. Çok şey mi istiyorum? Bir öğretmen > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.