Sıfır sorun

A -
A +

Türkiye 2008'den sonra, komşularla itişip gerilmekten başka bir şeyler yapmak niyetiyle Suriye'ye, Irak'a, İran'a, Azerbaycan'a samimiyetle ve dostane adımlar attı. Ortak bakanlar kurulları, geniş heyetli ziyaretler, vize kolaylıkları yapıldı. Bir ara Suriye'ye pasaport bile olmadan seyahat edilebildi. 'Türkiye'nin ekseni mi kayıyor' velvelesi de o dönem çıkarıldı. Lakin hükümetin 'gerilip durmadan komşuluk edelim' niyeti muhataplarınca akamete uğratıldı. Komşu deyip bağrımıza bastığımız devletler içinde doğru dürüst demokrasisi olan yok. Suriye diktatörlük, Azerbaycan hakeza öyle... İran totaliter, Irak'ta diktatörlük bitti, yerine ne başladı belli değil.... 'Hey dost' dediğimiz bütün ülkeler iki adım sonra dirsek gösterdiler. 'Bir millet iki devlet' diye bağırlara basıp sevgiye boğduğumuz, gönlü olsun diye Ermenistan'a sırt döndüğümüz Azerbaycan, 'karındaşlık başka ticaret başka' diye doğalgazı kesmeye kalktı, Fransa ile soykırım krizinde kılını kıpırdatmadı. Bütün dünyaya karşı savunacağız diye göbeğimizi çatlatan, bankalarımızın ambargoya rağmen para transferlerini kesmediği İran da ilk fırsatta dikenlerini çıkardı. Irak öyle, Suriye malum... 'Komşularla sorunsuz yaşamak' mümkün olmadı, olacağa da benzemiyor. Peki Türkiye'nin 'sıfır sorun' çabası beyhude miydi? Devletler olarak bakarsanız evet... Lakin o devletlerin halkları nezdinde durum çok değişti son 4 yılda... Bugün Suriye'de, İran'da, Irak'ta, hatta Ermenistan'da yaşayan halklarda Türkiye kelimesinin güçlü ve farklı bir karşılığı var. Türkiye Suriye ve Irak halklarının serbest ticaret pazarı, sağlık ve dinlenme destinasyonu oldu. Ermenistan'dan 100 bin kişi -kaçaklıklarına göz yumularak- Türkiye'ye çalışmaya geldi. İranlı tüccar, orta sınıf Türkiye'nin onlara sağladığı serbestiyetin farkında... Hülasa, 'sıfır sorun açılımı' devletler nezdinde işe yaramadıysa da, komşu halklar 'mesajı' aldılar. Uzun vadede Türkiye kazanacak, zira halkları kazandı. Ah bir de Güneydoğudaki kendi halkını da tam olarak kazanmayı başarsa... Osmanlıca Başbakan Erdoğan'ın 'Osmanlıca seçmeli ders' açıklamasını okuyunca o kadar sevindim ki... Sevincim biraz da şahsi bir sebebe dayanıyor. İlkokula giden oğlum Osmanlıca öğrenebilecek, sevincimin sebebi bu... Yaşadığı ülkenin, sahip olduğu kültürel ve tarihî mirasın 80 yıldan öncesine kör ve sağır edilmiş bir neslin üyesi olarak bu sevincimi birçoğunuz anlamıştır. Benim oğlum 1910'da basılmış bir kitabı, büyük dedesinin mezartaşını, evindeki duvarda asılı 'Silsile-i Aliyye'yi okuyabilecek. Eyvallah Başbakanım, gönlümüzün bam teline dokundun bir kez daha...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.