Silahsız Kuvvetler de hesap vermeli

A -
A +

Milletin oylarıyla yasalara uygun bir biçimde işbaşına gelmiş hükümeti devirmek ve yerine de benzer düşünceleri taşıyanların iktidarını bin yıl da olsa engellemek maksadıyla yapıldı, 28 Şubat post modern darbesi. Kimdi aktörleri? Milletin verdiği vergilerden maaşlarını alan generaller, elindeki iletişim araçları ile onlara yardımcı olan bazı gazete patronları, bazı iş adamları, gazeteciler ile bazı yüksek yargı mensupları. Bu aktörler iş birliği yaparak Refah-Yol hükümetini iktidardan indirdiler. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel de koltuğunu kaybetme korkusu ile bu aktörlere yardımcı oldu. Hükümeti devirmek için plan yapıp uygulamaya koyanlar suç işlediler. Planı yapanlara yardımcı olanlar suç mu, yoksa kabahat mi işledi onu bilmiyorum. Bugün bu suçu işleyenlerden hukukun sınırları içinde hesap soruluyor. "28 Şubat'ta Bir'inci dalga, 28 Şubat'a Balans ayarı, Millet'in balans ayarı, 28 Şubat operasyonu Bir'den başladı, 28 Şubat'çılara balans ayarı"... Bunlar dünkü gazetelerin manşetleri. Manşetlere bakılırsa medyamız 28 Şubat sürecinin sorgulanmasını destekliyor. Dünkü açıklamalara baktım; CHP Lideri Kılıçdaroğlu hariç herkes mutlu. Kılıçdaroğlu mutsuz. O yargıyı intikamcılıkla itham ediyor. CHP telaşlı görünüyor, rahat değil. Allah akıl versin. Bu sürecin sorgulanmasında geç bile kalındı. 28 Şubat süreci zamanında sorgulansaydı kalıntıları olan bazı generaller 2003-2004'te hükümete karşı darbe planları yapmazdı. 28 Şubat darbesini planlayanlar topluma medya aracılığı ile irtica ve darbe tehlikesi pompalayarak dönemin Cumhurbaşkanı dahil, çoğu kesime korku saldılar. O dönemde Fadime Şahinli, Müslüm Gündüzlü, Ali Kalkancılı kirli tezgâhlar kuruldu. Merve Kavakçı'ya Meclis çatısı altında yapılanlar, askerî brifinglere koşa koşa giden cüppeli yüksek yargı mensupları ve profesörler, Sincan'dan geçirilen tanklar, "Gerekirse silah kullanırız" manşetleri, ülkenin başbakanına utanmadan hakaret eden generaller, andıçlar, fişlemeler, dönemin İçişleri Bakanı'na "O kadını yağlı kazığa oturturuz" tehditleri, dönemin Genelkurmay Adli Müşavirinin gücü, bir siyasi parti için 'habis ur' gibi edepsiz sözlerin kullanılması, yeşil sermaye gibi kavramlar 28 Şubat sürecinin bize hatırlattıkları talihsiz şeyler. Kıvrıkoğlu Paşa'nın 'bin yıl sürer' dediği 28 Şubat kararlarının izleri AK Parti hükümetlerince silindi. 8 yıllık kesintisiz eğitime son verilmesi, üniversitelerdeki türban yasağının uygulanmaması, katsayı uygulamasının kaldırılması, MGK'nın sivilleştirilmesi, ordudan ihraçlara dönüş yolunun açılması, haklarının verilmesi, Kur'an kurslarında ilköğretim şartının kaldırılması ve denetimin Diyanet'e verilmesi, askere sisteme müdahale imkânı veren EMASYA protokolünün iptali ile, 28 Şubat 15 yıl bile süremedi ve şimdi sanık sandalyesinde hesap veriyor. 28 Şubat'ın apoletli sivillerinin ödü kopuyor. 50 milyar dolar sermayenin el değiştirmesinden ceplerini dolduranlar bugün 'aman rövanşist duygularla hareket edilmesin' diye akıl veriyorlar. 'İntikam hırsı ile hareket edilmesin' diyorlar. Peki yargıyı peşin hükümlerle intikamcılıkla suçlamak önde mevzi kazmak olmuyor mu? Tabii ki suç işleyenlerle kabahati olanlar birbirinden ayrılmalı. Bu soruşturmayı rövanşist bir siyasi operasyona dönüştürmeye kimsenin niyeti yok, gücü de yok. Adli bir soruşturmanın hukuk alanını aşarak siyaseti yargılamaya kalkmasını kimse beklemiyor. Ancak bu post modern darbeye vücut veren silahsız kuvvetler içinde suça bulaşanlar da adalete hesap vermelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.