Çalışıp çırpınmak

A -
A +

Bir arkadaşım vardı.. Üç beş yıl önce, tutturdu ben bilmem hangi arazi aracından alacağım diye.. Alacağım dediği araç bugünün parası ile 175.000 Euro.. 400.000 lira.. Ben de imkânın var ama çevrenin göz alışkanlığı yok. Oturduğun yerde (semtte) dikkat çeker.. Daha sade takılmak lazım vs., dedim. Ben şunu dedim, o bunu dedi kısmı çok önemli değil. O gün için ne düşündüğü, olaylara nasıl baktığı önemli. Dedi ki; -Her gün sabahın sekizinde çıkıyorum, gece yarılarına kadar it gibi koşturuyorum. Çalışıp çırpınıyorum.. Senin dikkat çeker dediğin insanlar akşama kadar yatıyor, yatmıyorsa da çalışıyormuş gibi yapıyor. Onlar da çalışsınlar. Bu işler çalışmakla ilgili değil, diyecek oldum.. Baktım anlaşılacak gibi değil. Hayırlı olsun, sonuna bakalım, dedim. Bu arkadaşım iki senedir işsiz.. İş yeri batmış, işler ters gitmiş.. Ne olmuş da böyle olmuşun da bugün için anlamı yok.. Ama haklı ama haksız, ama makul gerekçelerle, ama ters giden bir şeyle olmuş. Zaman zaman telefonda konuştuğumuzda aklıma gelir, söyleyecek gibi olurum söyleyemem.. Söyleyeceğim de ne ki.. Hani senin çok çalışma teorin vardı, sabahın sekizinden gecenin 12'sine kadar koşturunca bu işlerin olacağını söylüyordun, teori çöktü mü, diyeceğim hepsi bu. ... Batıp çıkan, çıkamayan o kadar çok insan var ki.. Kimi batıştan ders alıp toparlanıyor, yeniden yola koyuluyor. Kimi orada takılıp kalıyor, kalan ömrü ah vahla geçiyor. Kendi batmasa ikinci nesil batırıyor.. Üç nesil devam ettiren yok denecek kadar az. Benim örnek çok sıradan bir örnek.. Binlerce yüz binlerce kişinin başına gelmiş örnek. Bir de ses duvarını aşanlar var. Sayıları sınırlı. 80'li yıllarda öne çıkanlar.. 90'larda öne çıkanlar.. 2000'den sonra öne çıkanlar.. Çoğu silindi gitti. Kalanların kalıcı olduğunu kim söyleyebilir? Varlıkta ve yoklukta tavrı, tepkileri değişmeyecek olan kaç tane adam var. Dünyadaki en zor işlerden biri de insanların alıştığından mahrum kalmasıymış. Bu sadece para pul işi kazanıp kaybetme işi değil. Çok yüksek ve imtiyazlı mevkilerde oturup, filan sene emekli olacağını bildiği halde, adım adım o tarihe geldiği halde koltuktan kalktıktan sonra kafayı yiyen çok adam var. Enteresandır bu travma gâvurlarda daha az. Amerikalı, Alman yüksek mevkiden emekli olduktan sonra sudan çıkmış balık gibi olmuyor. Daha ziyade bizim gibi ülkelerde oluyor. Oysa teorik olarak tersi olması lazımmış gibi görünüyor. Bu konuların da incelenmesi lazım. Bizdeki çoğu adamın, önemli adamın hayat hikâyesinin bir tarafında köyde kuzu otlatırken, yamalı pantolonumla okula giderken anekdotu vardır. Yani hepsinin hikâyesi milattan önce ve sonralıdır. Muhtemeldir ki, iş yine dönüp dolaşıp köylülüğe dayanıyor. Bir de araçların amaç zannedilmesinden..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.