Bu gidişat iyi bir gidişat mı?

A -
A +

1990 yılında komünizmin refah getirmeyeceği görüldü. Rusya ve Çin rejime sırtını döndü. Rusya hızlı yaşadı değişimi. Çin ise temkinli girmeyi tercih etti ve siyasi tavrını muhafaza edip ekonomik reformlarla başlattı değişimi.
Çin kapılarını sonuna kadar yabacı sermayeye açarken; Rusya, kamu işletmelerini Rus yatırımcılara devretmeyi tercih etti. Rusya'nın doğalgaz ve petrol gibi iki önemli gelir kapısı vardı; dolayısıyla yabancı sermayeye karşı temkinli davrandı.
Komünizmin sona ermesi dünyada iki ana değişime neden oldu. 1) Sermayenin yer değiştirmesi 2) Tabii kaynakların el değiştirmesi. 2000 yılına gelindiğinde gelişmiş ülkelerin nüfus artışı durmuş, bazı ülkelerde ise negatife dönmüştü. Bu durum batılı sanayiciyi kaygılandıran bir durum oldu. Ürettikleri malı satamıyorlardı çünkü. Komünizmin çöküşü onlar için bulunmaz bir fırsattı. Vakit geçirmeden tesislerini Çin ve Hindistan gibi ülkelere taşımaya başladılar. Orada tüketime aç milyarlarca nüfus vardı çünkü. Batı sermayesi Doğu'ya taşındı.
Doğu'da yatırım kârlıydı ama enerji kıttı. Orta Doğu petrol rezervleri ağaçtaki ciğer misali herkesin ilgi odağı haline geldi. O petrol rezervlerini kontrolü altına alan ihya olacaktı çünkü. ABD, AB, Çin ve Rusya ağacın etrafında toplandı. Tek bir istekleri vardı; ciğeri kapmak!
Dünya bir yandan sanayileşirken, bir yandan da için için kaynamaya başladı. Devler strateji üstüne strateji geliştiriyor ve rakiplerini mat etmek için hamle üstüne hamle yapıyorlar.
Sanayileşme ve petrol savaşı at başı gidiyor. Batı kendi ülkelerini Ar-Ge ve teknoloji, Doğu'yu ise üretim üssü yapmaya karar verdi. Doğu'da ürettiğini Doğu'da satacaktı. Ki, çok akıllı bir karardı bu. Doğu'dan sürekli beyin göçü alması da Ar-Ge yapılanmasını kolaylaştırdı.
Türkiye ne yaptı peki bu 10 yılda? Global rüzgarı ardına aldı büyüdü. Dünyada yaşanan para bolluğunda istifade edip ucuz kredi buldu ve yatırım yaptı. 120 milyar dolar civarında doğrudan yatırım da çekti. Yol, havalimanı, baraj inşa etti. Enerji hatlarının geçiş üssü oldu. Sağlık hizmetlerinde reform sayılan hamleler gerçekleştirdi. Dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri oldu.
Da... o rüzgar kesildi. Kritik bir dönem başlıyor şimdi. Gelişmekte olan ülkeler kriz dönemlerini atlatıp toparlandı. ABD Merkez Bankası FED tahvil alımlarını azaltmaya başladı. Para bolluğu bitiyor yani. Bu da eski düşük faizli kredi imkanlarının kalmadığı anlamına geliyor!
Türkiye hâlâ orta teknoloji ile üretim yapıyor. Ar-Ge yok. İnovasyon yok. İşsizlik oranı yüzde 10'larda dolaşıyor. Üniversite mezunları iş bulamıyor.
Karamsarlığa gerek yok. Türkiye güçlü bir ülke ve birçok avantajı elinde bulunduruyor. Bu kritik eşiği aşar. Yeter ki, doğru stratejiler geliştirsin ve planlı hareket etsin.
AB kriterlerini yakalamak için tüm imkanlarını seferber etmesi lazım bir kere. Ar-Ge de öyle. Yüzde 1 olan Ar-Ge payını ne yapıp edip yüzde 2'lere çıkarması gerekiyor. Sanayi – üniversite işbirliğini arttırması ve bürokrasiyi milimize etmesi de şart ayrıca. Düzgün projeler üretmesi halinde yabancı sermaye çekmesi mümkün. Orta Doğu ülkeleri ile ilişkileri mutlaka barışçı bir zemine çekmesi lazım. Bu bölgeler hem pazar, hem de finans kaynağı çünkü.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.