İspanya 3F ve 1S'den ibaret

A -
A +

DDY'nin İspanya ile üçüncü ülkelerde ortak iş yapmak için yaptığı anlaşmanın imza töreni ve teknik geziden fırsat buldukça bölgenin tarihe mal olmuş mekânlarını da gezme fırsatı bulduk. Dört günde 4 şehir ve yüklü bir program olsa da, keyifli bir gezi idi. Bize rehberlik eden genç Türk Filinta Kanmaz, "İspanya özetle 3F ve 1S'den oluşur" dedi. Futbol, Flamenco, Fiesta ve Siesta. İspanya'da futbol çok önemli bir sektör. İnsanlar futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar. Real Madrid gibi Barcelona gibi takımların maçlarına diğer ülkelerden binlerce insan geliyor. Düşünün ki, Real Madrid ve Barcelona statlarındaki localar 2012 sonuna kadar dolu. Hepsi satılmış. İspanya futboldan müthiş gelirler elde ediyor. Son gün Barcelona stadında Barcelona-Lavante maçını izledik. Oynadıkları futbolu görünce insanların kilometrelerce öteden buralara neden akın ettiğini anlıyorsunuz. Efsane yıldız Messi'yi seyretmek müthiş bir keyif. Bu adam bir futbol cambazı. Stadın her köşesinde yer alan THY reklamları insanı gururlandırıyor. Flamenco, İspanyol çingenelerine ait bir dans. Çingenelerin, özellikle de Çingene kadınların hayata isyanını dile getiren müthiş bir dans. İnsan seyretmeye doyamıyor. Bu dansın yapıldığı yerler turistlerle dolu. Fiesta 'eğlence-festival' anlamına geliyor. İspanyollar eğlenmeyi çok seven insanlar. "Festivaller ne zaman?" diye soruyoruz, "Festival olmayan ay yok gibi" diyorlar. Farklı zamanlarda neredeyse bütün şehirlerin festivalleri var. Turistler bu festivallere ciddi ilgi gösteriyormuş. Siesta "öğlen uykusu" anlamına geliyor. İspanyollar öğlen saat iki ile beş arasında işi gücü terk edip uyuyorlar. Yıllardır hâlâ devam eden bir alışkanlık bu. Gezdiğimiz 4 şehirde de şunu gördüm; tüm şehirler gece sabahlara kadar canlı ve yaşıyor. Turistlerin gezmesi ve para harcaması için her türlü ortam oluşturulmuş. İspanya'nın yılda 70 milyona yakın turist çekmesinin sebebi de bu herhalde. Önümde Deniz Gibi Düşman Arkamda Düşman Gibi Deniz Yüce Peygamberimizin vefatından sonra İslamiyet'i karşı kıyılara da yaymak maksadıyla 711 yılında Tarık bin Ziyad 5 bin askeriyle birlikte İspanya'ya çıkıyor. Afrika Sultanı Musa Bin Nusayr bu görevi veriyor, kendisine. Tarık bin Ziyad, İspanya kıyılarına ayak basınca geri dönüş ümitlerini kesmek için seferde kullandığı bütün gemileri yaktırıyor. Askerlerine, "Önümüzde deniz gibi düşman, arkamızda düşman gibi deniz var, dönmek yok" diyor. Günümüzde kullanılan "gemileri yakmak" tabirinin buradan geldiği rivayet ediliyor. Tarık bin Ziyad, 2.5 ay gibi kısa bir sürede İspanya'nın tamamını ele geçiriyor ve Paris'in 32 kilometre güneyine kadar ulaşıyor. Eski ismi Gırnata bugünkü ismi Granada'da Endülüs Devleti kuruluyor. 1492 yılına kadar 8 asır devam eden İslam Medeniyeti bu coğrafyada yaşıyor. "Öyle bir eser yapalım ki, bize cennetten bir köşeyi hatırlatsın" diyorlar ve Granada'daki Endülüs incisi El Hamra Sarayını yapıyorlar. El Hamra Sarayını gezdik. İspanyolların Endülüs İslam Medeniyetinin izlerini silmek için yaptıkları yıkıma karşın müthiş bir eser, ayakta duruyor. Elhamra'yı 1292 yılında Beni Ahmar yaptırmış. İnşaatı 200 yıl sürmüş Sarayın duvarlarında 'bir karışta bir' Arapça "La galiba illallah" yani "Allah'tan başka galip yoktur" sözleri yazılı. Endülüs Devleti'nin bugün ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri de Cordoba'daki büyük Cordoba Camii. Dünyanın en büyük camii. 50 bin kişi aynı anda ibadet edebiliyormuş. İspanya Krallığı Camiyi kiliseye çevirmiş ama ne yaptılarsa da o muhteşem eserin aslını bozamamışlar. Sevilya, Cordaba, Granada, Almeria, Gadiz ve Malağa Endülüs'ün en güzel şehirleri. İspanyolların, Endülüs Müslümanlarını asimile etmek ve İslam medeniyetinin izlerini silmek için her yola başvurdukları görülüyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.