İdare "algı yönetiminde" başarısız

A -
A +

Taksim'in yayalaştırılması projesi kapsamında yer altına alınan araç trafiği için yapılan yolların genişletilmesi maksadıyla Gezi Parkı'na doğru yol genişletiliyor. Bunun için de bazı ağaçların sökülmesi lazım. Bu çok anormal bir durum değil. Trafiğin rahatlatılması, ulaşımın kolaylaştırılması ve yolların genişletilmesi için bazen taşınabilir ağaçları sökmek gerekebiliyor. 1994 yılından bu yana İstanbul'a milyonlarca ağaç dikmiş bir belediyecilik anlayışının çevreye duyarlı olmaması, yeşile düşman olması düşünülemez. Peki, madem iş bu kadar basit ise olaylar bu noktaya nasıl geldi?

İstanbul'u yönetenler bölgede yaşayan çevreye duyarlı insanları zamanında doğru bilgilendirmediler. Bu bölgedeki ağaçları neden söktüklerini, burada ne yapmak istediklerini başından itibaren anlaşılır bir şekilde ortaya koymadılar. Tetikte bekleyen yeminli AK Parti karşıtları da bu belirsizliği kullanıp sosyal medya üzerinden "ey ahali yetişin, Gezi Parkında ağaçlar kesiliyor, buraya AVM ve rezidanslar yapılacak" dedikodularını yaydılar. Yetkililer, hemen harekete geçip, "buraya ne yapılmak isteniyor"u topluma anlatacaklarına insanların karşısına güvenlik güçlerini diktiler. Çevreye duyarlı insanların arasına sızan provokatörlerin meseleyi başka boyutlara çekmesine polisin müdahalesi zemin hazırladı. Reaksiyoner gruplar agresif tavırları ile polisi tahrik etti. Maalesef polis de oyuna geldi, aşırı güç kullandı.
Oysa kenti yönetenler ve güvenliği sağlamakla sorumlu olanlar tuzağa düşmemeli, toplumun nabzını tutmalı ve Taksim'e çıkanların psikolojisini doğru okumalıydı.
Kadir Topbaş Bey, "yapılan çalışma AVM ve Topçu kışlası ile ilgili değil, yol genişletme çalışmasıdır" açıklamasını daha erken yapmalı, dün görüştüğü taraflarla işin başında görüşmeliydi. Kabul edelim ki kenti görünümünü ve yaşantısını değiştirecek projelerde, o bölgede yaşayan insanların hukuk içinde kalarak söz söyleme hakkı vardır. Ama bu haklarını kullanırken hukuku çiğnememeli, başkalarını rahatsız etmemelisiniz. İşgal başka bir şey, gösteri başka bir şey. İtiraz etme hakkınızı, darbecilerin, Ergenekoncuların, aşırı marjinal örgütlerin ve İran-Suriye istihbaratının tuzağına düşmeden kullanmalısınız. Bu aşırı uçların ve onları organize eden, finanse edip yönlendiren yabancı istihbarat servislerinin sizin masumane duygularınızı, medeni itiraz hakkınızı istismar etmesine izin vermeyin.
Maalesef polisimiz tavizsiz ve hoyrat müdahale biçimi ile bu aşırı uçlara, hükümet karşıtlarının eline koz verdi. Bu çevrelerin kışkırtmaları, polisin hoyrat tutumu Taksim meselesini değiştirip başka bir şekle soktu. Polisin tutumunu aşırı uçlar, sosyal medyadan çok organize bir biçimde istismar ettiler. Bu istismarın da tesiri ile toplumsal tepki oluştu. Bu basit meselenin bu noktaya gelmesi AK Parti karşıtlarının ve marjinal örgütlerin başarısıdır. Diğer yandan da yöneticilerin ve hükümetin algı yönetimindeki başarısızlığıdır.
İktidar karşısındaki husumet oluşumunu kendi elinizle güçlendirmeyin ve onların eline malzeme vermeyin. Bakın ulusalcılar anında birleşiyor. MHP'liler de fotoğrafa dahil oldu. Halk TV yöneticilerini kınıyorum. Habercilik değil tahrikçilik yaptılar. CHP'li vekiller, 5 yıldızlı otel odalarından telefonla canlı yayınlara katılıp şiddeti teşvik ettiler. İstiklal Caddesi ve çevresinde göstericiler esnafa büyük zararlar vermiş. Bunu da kınıyorum. Gösteri hakkını kullanırken başkasına zarar verirseniz, polisten gazı yemeği hak edersiniz. Sosyal medya tam bir yalan kazanı, o kazanda pişenlere itibar edip galeyana gelmeyin.
Bu iktidardan memnun olmayanlar biraz sabretsinler, sandık önlerine gelince memnuniyetsizliklerini dile getirirler. Gezi Parkı'nı hükümet karşıtı eyleme dönüştürenler çıkan mahkeme kararından sonra eylemlerine son vermezler ise amaçları deşifre olur. Aklımızı başımıza toplayalım ve tuzağa düşmeyelim. Ülkemizde aşırı uçların ve onları yönlendiren yabancı istihbarat servislerinin oyunlarını boşa çıkaralım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.