Sezar'ın hakkı Sezar'a…

A -
A +

Hükümet ve Hizmet Hareketi arasında cereyan eden tartışmalarda sesiz kalmaya, tartışmalar alevlendiğinde ateşe su döküp söndürmeye gayret ettik. Benim, Mümin kardeşler arasındaki tartışmalarda ölçüm şöyle: İki Müminin tartışmasında diğer bir Mümin taraf olmak yerine, o kavgayı engelleyen, durdurmaya gayret eden bir tutum almalıdır. İki tarafın da zarar görmeden tartışmanın sonlandırılmasına katkı vermelidir. Gelin görün ki, bu pozisyonumuz bile bazı kardeşlerimiz tarafından yanlış yorumlanıyor. Canları sağ olsun.

Herkesin hassas olduğu konular vardır. Ben de uzun yıllar devlet çatısı altında kalmış eski Türkiye'nin ve onun elit bürokrasisinin vesayet rejiminin bu ülkede inançlı muhafazakâr insanlara neler çektirdiklerini yakından gören/ bilen bir insanım. Dini inançlarını özgürce yaşamak, inancına göre giyinmek- kuşanmak, ibadet etmek, çocuklarına dinini öğretmek ve inancını yaymak isteyen mütedeyyin insanlar;  Allah rızası için bugünkü sahip olduğumuz şartlarla 2002 öncesi koşulları kıyaslasınlar. Herkes elini vicdanına koyup, bu özgür ve medeni ortamın oluşmasına emek veren insanlara sahip çıksın. Benim hassasiyet duyduğum konu budur. Bu ortamın tesis edilmesinde birinci derecede emeği olan Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili konularda maalesef ben tarafım. Onlara dil uzatıldığında, onlara haksızlık yapıldığında dayanamıyorum, kendimi tutamıyorum. Çünkü 1981 yılından 2000'li yıllara kadar devlet aygıtında bu millete reva görülen muameleler gözümün önünden geçiyor, Bu insanlara çok şeyler borçlu olduğumuzu düşünüyorum. 
2001 yılında TSK'dan emekliye ayrılıp Ankara'da gazeteciliğe başladığımda, muhafazakâr yayın organlarında çalışan,  yazan- çizen gazetecilerin, televizyoncuların hali perişandı. Koalisyon hükümetinin baskısı altındaydılar. Genelkurmay, Köşk, MİT ve yargı hatta bakanlar, bu gazetecilere tepeden bakıyor ve onlara bütün kapıları kapalı tutuyorlardı. 28 Şubat sürecinde alınan kararların uygulamaları nedeniyle cemaatler perişan vaziyetteydi. Bugün Hizmet Hareketini dolduruşa getirmeye çalışan, kışkırtan o günün merkez medyasının yöneticileri, yazar /çizerleri;  muhafazakâr medya mensuplarına selam bile vermiyor, onları adam yerine bile koymuyorlardı. Sezar'ın hakkı Sezar'a. Konuyu uzatmaya, örnekleri çoğaltmaya gerek yok. Hizmet Hareketindeki kardeşlerimiz dahil bizim mahalledeki herkes Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarının gayretleri, emekleri ve cesaretleri sayesinde eski baskılardan; itilmekten- kakılmaktan,  aşağılanmaktan ve engellenmekten kurtuldular. Bu insanlara çok şey borçluyuz. Bunların hakkını zor öderiz. Onlardan asgari medeni nezaketi esirgememeliyiz. Varsa yanlışları, varsa uygulamalarında birtakım hatalar/ eksiklikler yüzyüze gelip kardeşin kardeşi eleştirebileceği bir üslupla onlara bunları aktarmalıyız. Emin olun ki, bugüne kadar aktardığımız her haksızlığın üzerine gittiler, her yanlışı düzeltmek için çaba sarf ettiler, ben bunun çok yakın şahidiyim.
Bu gereksiz tartışma; hem iktidarı, hem de hizmet hareketini yıpratıyor. Allah aşkına bu tartışmaya artık bir son verin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.