Devlet yönetiminde ilkeli olmak

A -
A +
Emniyet ve yargı içerisindeki özel bir yapılanmanın varlığına kimse itiraz etmiyor, sanki bu iddialar kabul görmüş gibi. Devlet hizmetinde olanlar belli bir ideolojiye, belli bir inanca aidiyet duyuyor olabilirler. Ama bu duyguyu görevlerine-kamudaki işlerine yansıtırlarsa sorun çıkar. Daha açık konuşalım Gülen Hareketine aidiyet duyması nedeniyle kimse bir polisi, bir savcıyı veya bir kaymakamı suçlayamaz, o görevlerden alamaz, almamalıdır. Ancak anılan kamu görevlileri bu aidiyet duygularını işlerine, görevlerine yansıtıyorlarsa da kimse onları o görevlerde tutamaz. Bu kamu görevlileri emir ve talimatları kamudan değil de Cemaat'ten alırlarsa orada sorun çıkar. Siyasi düşüncesi, inancı ve mezhebi ne olursa olsun her vatandaş kamuda görev alabilmelidir. Buradaki tek şart o vatandaşın kamuya, kamunun kurallarına tabi olmasıdır.
Hem Yargı'da hem de Emniyet'te talimatlarını kamu dışındaki bir yapıdan alan, birbirleri ile irtibatlı, ortak hareket eden bir paralel yapı varsa bu sürdürülebilir bir durum değildir. İktidar, kamu gücünü kullanırken ortak kabul etmez. İktidar partisinin bugüne kadar böyle bir yapılanmaya göz yummuş olması yapılan en büyük yanlıştır. Diğer yandan sadece herhangi bir cemaate ilgi duyuyor diye bazı insanların bürokrasiden tasfiyesine de izin verilmeyeceğine inanıyorum.
Yargı vesayeti, siyaseti tanzim etmeye yönelmiş gibi görünüyor. Askerî vesayeti geriletmek ve Türkiye'yi darbe tehlikelerinden korumak için geçmişte yapılan işbirlikleri, polisin ve Yargı'nın yaptığı bazı hatalara göz yumulması bizi bugünkü noktaya getirmiştir. Eğer iktidar partisi 2002'den itibaren ilkelere, prensiplere genel doğrulara uygun hareket etseydi, yapılan idari ve hukuki yanlışlıklara göz yummasaydı belki de bugünleri yaşamazdık. Tüm gelişmelere yukarıdan baktığımızda niyetin, yolsuzlukla mücadeleden çok yargı gücünü kullanarak yerel seçimler öncesinde siyasi sonuçlar elde etmeye yönelik olduğu görülüyor. Düşünün ki Ergenekoncular bile bu kavga sayesinde yeniden güçlü aktör olma hevesindeler.
Dün TRT'de yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı dinledim. Anlattıklarından irkildim, üzüldüm. 17 Aralık'tan bu yana sadece dolar kurunun yükselmesinden ve borsanın düşmesinden dolayı ekonomik kaybımızın 104 milyar dolar olduğunu söyledi ve kanımızı donduran bir cümle kurdu; "Operasyon öncesi dolarları kim aldı? diye soruyorsam şüpheden değil, elimde belgeler olduğundan soruyorum." Bu sülükler kimse hemen açıklanmalıdır. Yazıklar olsun, Yahudi Lobisi ile iş birliği yaparak bizlere bu muameleleri yapanları affetmeyeceğiz.
Yıllardır devletin en üst düzey bürokratlığını yapan ve devletin tüm bilgi ve belgelerine hakim olan Efkan Ala, "Suçu yakalamak yerine suç oluşturmak için malzeme topluyorlar" diyor. Tüyler ürpertici bir tespit. Ergenekon, Balyoz ve diğer dosyalarda aynı şeyi yaptıklarında hep birlikte ayağa kalsaydık, bugün bunu yapamazlardı. Bilerek ya da farkında olmadan göz yumduk. Onlar da bunu doğal hak olarak gördüler demek ki.
AK Parti ile ilişkilerinde sıkıntılar yaşayan Hizmet Hareketi'nin CHP ile yakınlaştığı söyleniyor. Eski yıllarda Ecevit'le Hareket arasında arabuluculuk yapanlar tekrar devreye girmiş. Bu zorlama bir iş olur. Zoraki nikahların çabuk dağıldığını biliyoruz. CHP büyük illerde ulusalcı olmayan sağa yakın adaylar göstermek sureti ile Cemaatin oylarını almak istiyor. Baykal kasetleri, Kılıçdaroğlu, Sarıgül ve Mansur Yavaş dahil CHP dizayn ediliyor. Yolsuzluk kılıfı ile Türkiye de yeniden dizayn edilmek isteniyor. Ama milletin feraseti-sağduyusu buna izin vermeyecek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.