Her türlü vesayete karşı çıkalım

A -
A +

17 Aralık Operasyonunun yapıldığı ilk andan bu yana birileri hangi tarafta yer alacağımızı, nasıl tavır belirleyeceğimizi merak etti. Merak etmekle kalmayıp baskı yapmak isteyenler bile oldu. Aslında bireysel hak ve özgürlüklere inanan her insan, tavrını demokrasiden yana koyar. Biz de öyle yapıyoruz ve bu tartışmada demokrasimiz üzerinde vesayet kurmaya çalışanların karşısında yer alıyoruz. Dün askerin ve bürokratik oligarşinin siyasete müdahalesine, vesayet girişimlerine nasıl karşı çıktıysak bugün de aynı saiklerle; bir grubun yargı ve polis içindeki varlığını kullanarak siyasete müdahale girişimine karşı çıkıyoruz.

Askerin sivil siyasete, demokrasiye müdahalede kullandığı kılıf irtica idi. Dün 'Gezi'de çevre kılıfını kullananlar, bugün de yolsuzluk kılıfını kullanarak siyasete operasyon düzenlediler. Millet iradesiyle işbaşına gelen iktidarlara kurulan her tuzak millî iradeye operasyondur. Dün askerin, bürokrasinin vesayet arayışlarına karşı çıkan tüm demokratlar, bugün de bazı sivil yapıların vesayet girişimlerine aynı şekilde karşı çıkmak zorundadırlar. Bu vazife herkesin demokrasiye karşı olan namus borcudur.
Yolsuzluğu soruşturacaksan, yolsuzluk yapanların yakasına yapışacaksan sonuna kadar yanınızdayız. Ama yolsuzluk kılıfı ile evrensel hukukun tüm kurallarını çiğneyip seçime çeyrek kala her şeyi aynı torbaya koyarak siyaseti itibarsızlaştırıp hem hükümeti zor durumda bırakmayı, hem de ülkenin istikrarını bozmayı hedefliyorsan; yanında sadece iş birlikçilerin, eski vesayetçiler ve Ergenekoncular olur. Hiç kusura bakma; dosyanın önce basına sızdırılması, amir-üst konumundakilerden gizlenmesi, hele hele ikinci dalgada yapılmak istenen hukuk katliamı, savcının marjinal grup üyeleri gibi bildiri dağıtması benim bu girişimi hukuki değil siyasi bir girişim olarak değerlendirmeme sebep olmuştur..
17 Aralık siyasi operasyonu ucu dışarıda olan ve içeride iş birlikçileri ile birlikte icra edilen bir operasyondur. Türkiye'nin dış politikasında ABD ve İsrail'i rahatsız edecek ciddi sapmalar olmuştur. ABD'nin Orta Doğu'da iki tane kırmızı çizgisi vardır ve tüm müttefiklerinin dış politikası bu kırmızı çizgileri dikkate alır. Birincisi İsrail'in Orta Doğu'da bekası ve güvenliği, ikincisi Orta Doğu'daki petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına güvenle ulaşmasıdır. Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulması, Türkiye'nin Suriye ve Mısır'da Müslüman Kardeşler'le yakınlaşması birilerini rahatsız etmiştir. Eskiden bu tür rahatsızlıklarında askeri ve yargıyı devreye sokarak Türkiye'nin dış politikasına müdahale imkânı olanlar bugün Başbakan Erdoğan ve Sayın Davutoğlu'nun oluşturduklarına inandıkları dış politikaya, başka partnerlerle müdahale etmeye çalışıyorlar. Aslında 7 Şubat MİT operasyonunun Başbakan ve Davutoğlu'na bir uyarı olduğunu söyleyenler de var. Kısacası dış politikadaki sapmalar nedeniyle hükümeti cezalandırmak istiyorlar. Yani olup bitenler; yolsuzluktan, dershaneden çok, dış politika ile ilgili. İnşallah içeride bu oyuna alet olan tüm polis şefleri ve savcılar olayın farkına varmışlardır. İran'la bile uzlaşma noktasına gelen küresel aktörler;  kendi kırmızı çizgilerini dikkate alan bir dış politika istiyorlar ve buna karşı çıkan Başbakan Erdoğan'ı tasfiye etmeyi planlıyorlar. Hesapları böyle, yerli ortak da bulmuşlar. Ama Rabbimin de bir hesabı var, bu milletin de bir hesabı var. Millet onların hesabını bozacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.