Türkiye'yi yabancılara ispiyonlamak

A -
A +
Başbakan Erdoğan'ın Brüksel ziyareti öncesinde ülkemizin ana muhalefet partisi liderinin Türkiye'yi AB'ye şikâyet etmesi enteresan geliyor insana. Ülkesini başkalarına şikayet etme, uluslararası platformlarda zor durumda bırakma hastalığı hem siyasetçilerimizde hem de basınımızda var. Bazı yayın organlarımızın Brüksel temsilcileri T.C. Hükümetini, hükümetin işlerine gelmeyen uygulamalarını bazen çarpıtarak, bazen abartarak AB yetkililerine aktarıyorlar. İçerde milletin oylarından, sandıktan umudunu kesmiş olan ana muhalefet partisi lideri de hükümeti kah ABD'ye kah İsrail'e şimdi de AB'ye şikayet ediyor. Başbakan Erdoğan ile yarın görüşecek olan AB Konseyi Başkanı'na mektup yazmış Kemal Bey. Mektubunda Başbakan'ın uyarılmasını talep etmiş. Allah akıl fikir versin. Kendi ülkesini, ülkesinin hükümetini ve Başbakanını başka ülkelere, uluslararası kurumlara şikayet eden bir politikacıdan bu ülkeye ne hayır gelir? Milletten alamadığın desteği AB'den mi alacaksın?
AB'ye şikayetler genelde HSYK düzenlemesi ile ilgili. HSYK konusunda Avrupa'da uygulanan standart bir model mi var ki AB bize önersin. AB üyesi ülkelerin çoğunda HSYK benzeri kurulların üyelerinin önemli bir bölümü parlamentolar tarafından seçiliyor. Bazı ülkelerde de üyeleri hükümetler atıyor. Türkiye'de HSYK'nın orantısız gücü ve denetimsizliğine kimse dikkat çekmiyor. Geneline baktığınızda AB'de de HSYK'yı Meclis seçiyor. 17 Aralık operasyonu dış kamuoyuna yeterince anlatılmamışa benziyor.
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle; HSYK'nın işleyişini reforme etmeye yönelik yasa değişikliği konusunda endişelerini dile getirdi. AB yetkilileri "Kopenhag Kıstasları" terimini kullanarak kendilerince Türkiye'yi uyardılar. Başbakan salı günü Brüksel'de AB Konseyi Başkanı, Avrupa Komisyonu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu başkanlarıyla bir araya gelecek. Ayrı ayrı görüşmelerden sonra üçlü bir zirve gerçekleşecek. Türkiye-AB ilişkilerinde durağanlığın sona erdiği, Türkiye'nin AB kararlığının devam ettiği bu ziyaretle teyit edilecek.
Batıdaki Türkiye karşıtları ve AK Parti-Erdoğan muhaliflerinin de etkisi ve çabaları ile ziyaretin kolay geçmeyeceği aşikâr. Ancak Başbakan Erdoğan ve ekibinin 17 Aralık siyasi operasyonu ile ilgili muhataplarını bilgilendirecekleri ve AB'li yetkililerin endişelerini giderecekleri değerlendiriliyor.
Bu ziyaretin fiyasko ile sonuçlanmasını bekleyenler yanlış bir hesap peşindeler. Başbakan'ın siyasi becerisi ile bu geziden olumlu kazanımlarla dönülecektir. Türkiye AB hedefinden taviz vermemelidir. Yargı içinde kümelenmiş, birlikte hareket eden otonom bir yapının varlığına hiçbir Avrupalı tahammül etmez. İşin zor tarafı böyle bir yapılanmanın varlığını bir Batılıya anlatabilmek.
Hangi Avrupa ülkesi; yargı içinde ortak hareket eden, atamaları yapıldığında hemen bir araya gelen, birlikte rapor alan; bir gruba yargı erkini teslim eder? Kim, hangi ülke böyle bir yapılanmaya izin verir?
Hiç sinirlenmeye gerek yok. Başbakan ve ekibi 7 Şubat operasyonundan bu yana olup biteni, vesayet tehlikesini muhataplarına usulünce anlatmalı ve mümkünse onları ikna etmelidir. Türkiye'nin AB hedefinden vazgeçme lüksü yoktur. AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Bu ziyaretle AB'nin, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasıllarını açması gerekir. Ayrıca Kıbrıs konusu da gündeme gelecektir. Avrupa'daki gurbetçilerimiz Brüksel'de Başbakanı karşılamaya hazırlanıyorlar.
Türkiye, içerde 17 Aralık siyasi operasyonunu boşa çıkarmıştır. Buna ilişkin yol haritası bellidir. Bu andan itibaren hükümet enerjisini ekonomiye yönlendirmeli ve bozulan dengeleri düzeltecek tedbirleri hızla almalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.