TÜSİAD'dan beklenen

A -
A +
12 yıllık AK Parti iktidarından en çok fayda gören kimdir? Kendilerinin de itiraf ettiği gibi bu iktidarın nimetlerinden ülkemizde en çok fayda gören kesim TÜSİAD üyeleridir. Bu beyler, bu sürede servetlerini en az on kat artırdılar ama buna karşın Tayyip Bey ve AK Parti'den nefret etmekten, her fırsatta bu nefreti kusmaktan geri durmadılar. AK Parti'nin aleyhine olan tüm gelişmelerin bir şekilde arka planında oldular. Tıpkı Gezi'de olduğu gibi lojistik destek verdiler. TÜSİAD'ın ana çatısını oluşturan bazı üyeler de öyle bir Tayyip Erdoğan nefreti var ki; Erdoğan'ı iktidardan uzaklaştırmak için her şeylerini riske atmaya razılar. Bunların küresel işbirlikçileri de var. Askere, bürokratik vesayete ve siyasi parti liderlerine etki etmeye, yön ve ayar vermeye alışık olan, devlet katında bir dedikleri iki yapılmayan ayrıcalıklı, egosu şişkin, bazı aileler Tayyip Erdoğan'la birlikte bu imtiyazlarını kaybettiler. Ne zaman ki ortalığı sis-pus kaplıyor bunlar hemen kafalarını kaldırıyorlar.
Demokrasiye inanan herkes, seçimle iş başına gelmiş bir hükümeti, yolsuzluk kılıfı ile siyasi bir yargı operasyonu yaparak alaşağı etmek isteyen devlet içine yerleşmiş bir otonom yapıya karşı çıkar. TÜSİAD gibi bir sivil toplum kuruluşunun böyle bir durumda tercihini seçilmiş hükümetten yana yapması beklenir. TÜSİAD Başkanı ve üyeleri yargı içerisinde, emniyet teşkilatında; talimatlarını devletin dışında başka bir yapıdan alan bir otonom yapının olduğunu bilmeyecek kadar dünyadan habersizler mi?  Başbakan'ın, "Ananaslar gidip geliyor yargıda bazı işler çözülüyor, bazılarının işleri tıkır tıkır yürüyor. Paralel yargının iş alemine şantajından niye rahatsız değilsiniz" sözlerini TÜSİAD analiz etmelidir. TÜSİAD Başkanı'nın rahatsızlığı, TÜSİAD'ın Amerika'sı sayılan bir ailenin bir şirketine denetim sonucu ceza kesilmesinden midir? Yanlış yaptılarsa bedelini ödemeyecekler mi? Paralel yapıdan her türlü desteği aldığı anlaşılan o aile mi konuşturuyor TÜSİAD Başkanı'nı?  17 Aralık siyasi operasyonundan bu yana olup bitenler, dövizin yükselmesi, borsanın düşmesinin sebebi hükümetin yargıya müdahalesi yüzünden midir? Yoksa seçime 2.5 ay kala yargıdaki güçlerini kullanarak hükümet düştü düşecek  algısının iç ve dış piyasalarda oluşturduğu güven bunalımı mıdır? TÜSİAD da bilir ki ekonominin iki tane sihirli anahtarı var. Güven ve istikrar. Türkiye'nin 17 Aralık'tan buyana yaşadığı olumsuzluğun sorumlusu güven ve istikrarı sarsanların yaptıklarıdır. Ülkemizde yabancı sermayenin gelmeyeceği kadar şartlar kötüye gidiyorsa TÜSİAD'a düşen davul zurna çalarak bunu dünyaya ilan etmek değil, hükümetle-Başbakanla veya ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısıyla, Adalet Bakanıyla buluşup, görüşüp konuşmaktır. İstişare etmek ve birlikte tedbir almaktır. Eğer TÜSİAD milli sermayeyi temsil ediyorsa kendisinden beklenen budur. Ama zaten yolsuzluk bahanesiyle iktidara, hatta ülkemize karşı yapılan siyasi bir operasyonun etkilerinin, zararlarının azaltılmaya çalışıldığı bir ortamda TÜSİAD Başkanı'nın yangına benzin döken çıkışı hoş karşılanamaz. Bir yanda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,  Londra'da, New York'ta güven bunalımını aşmaya çalışırken diğer yanda ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Davos'da küresel sermaye temsilcilerine bilgi verirken TÜSİAD Başkanı'nın bu çabaları boşa çıkaracak açıklamalar yapması sorumsuzluktur. Belki Başbakan'ın TÜSİAD Başkanı'na yönelik ettiği laf ağır olmuştur, belki kastını aşmıştır. Ama Başbakan'ın elindeki bilgiler bizde yok. Başbakan'ı bu kadar kızdıran sebeplere biz çok hakim değiliz. TÜSİAD'a düşen piyasaların ateşini söndürecek, hafifletecek eylem ve söylemlerde bulunmaktır. Aksine yangına körükle giderlerse bu tepkilerle karşılaşmaları doğaldır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.