Gündem normalleşmeli

A -
A +
Amerikan Merkez Bankası'nın tahvil alımını azaltma kararı ve 17 Aralık'tan bu yana siyasi gelişmeler ekonomiyle ilgili kaygılar oluşturmaya başladı. Faizlerin çok yükselmesi, bu yükselmeye rağmen dövizin artması piyasaları olumsuz etkiliyor. Sonuçta içerideki birtakım aktörlerin dışarının desteği ile iktidarı köşeye sıkıştırmaya çalışması, AK Parti'nin yerel seçimlerdeki oyunu azaltmaz, bilakis arttırır. Ancak ekonomideki sıkıntılar vatandaşın günlük hayatını etkilemeye başlarsa bu durum iktidar açısından seçim sonuçlarına negatif olarak yansır. AK Parti açısından 30 Mart için en büyük risk budur.
İktidar partisi, Türkiye'nin olması gereken gündemine dönmelidir. 17 ve 25 Aralık tarihlerinde yapılmak istenen siyasi operasyonu millet fark etmiş, yapılmak istenenler deşifre olmuştur. Bundan sonra yapılacak şey; bu operasyonu planlayan her kim varsa onlar hakkında davalar-soruşturmalar ve incelemeler başlatıp süreci adil ve tarafsız yargıya bırakmaktır. Diğer yandan 12 yıldır AK Parti'nin seçimlerde başarılı olmasında önemli rol oynayan ekonomi yönetimi, kolları sıvayıp ekonomi ile ilgili algıyı değiştirmeli ve güven bunalımına izin vermemelidir. Reformsa reform her ne yapacaklarsa yapmalı ve ülkeyi bu moralsizlikle seçime götürmemelidirler. Ekonomi yönetiminin bu kapasitesi ve beceresi vardır.
Diğer yandan hükümet demokratikleşme ve yargı alanında planladığı reformları cesaretle hayata geçirmelidir. Daha fazla demokrasi, evrensel hukuk, insan hakları ve eşitlik arayışları hep hayırla sonuçlanmıştır. Bir yandan da ülke hızla demokrasinin düğünü-bayramı ve şöleni olan seçim atmosferine sokulmalıdır. Seçim atmosferinde pozitif bir kampanya yürütülmelidir. Seçmene hizmetler, projeler anlatılmalıdır. Tabii ki, siyaseti vesayet altına alma ve iktidara şantajla ortak olma gayretleri de seçmene anlatılmalıdır. Ama üsluba dikkat edilmelidir.
Tüm bunlar yapılırken bir yandan da doğru ya da yanlış dillendirilen, rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlük gibi tüm iddialar şeffaf ve açık bir şekilde soruşturulmalı, incelenmeli. Siyasi otorite iradesini, bu soruşturmaların arkasına koymalıdır. Ben milletimizin ferasetine ve sağduyusuna güveniyorum. Engin sağduyusu ile iftira ile gerçeği ayıracaktır. Herkes elini vicdanına koymalı ve 11 yılda nereden nereye geldiğimizin muhasebesini yapmalıdır. Bu iktidarın gitmesini isteyenler, yerine kimi ve hangi siyasi yapıyı koyacaklar? Söyleyin biz de düşünelim. Bu ülkenin geleceğini maceracılara bırakamayız.
Dün milletin seçtiği hükümetin inisiyatif sınırlarını askerî vesayet belirliyordu. Çok şükür referandumda askerî vesayetten kurtulduk. Ama şimdi de birileri devlet içerisindeki otonom bir yapı vasıtası ile hükümetin Suriye-İsrail-İran politikasını, eğitim politikasını ve terörle mücadele politikasını belirlemeye çalışıyor. Hükümetler askerlerin ikazlarına uymayınca darbe tehdidi ile korkutuluyordu. Şimdi de başka bir vesayet, polis ve yargıdaki adamlarını kullanarak hükümeti kasetlerle, dinlemelerin yayılmasıyla, güya yolsuzluk ve usulsüzlüklerini sızdırma şantajlarıyla tehdit ediyor.  Yağmurdan kaçarken doluya mı tutulduk?
Her türlü vesayete 'hayır', demokraside tek belirleyici milletin iradesidir. Eğer ortaya dökülüp saçılanlar doğru ise ülkemizin sermaye sınıfı demokrasi konusunda yine sınıfta kaldı. Eskiden asker ile iş birliği yapıp iktidarı baskı altına alıyor ve işlerini yaptırıyorlardı. Şimdi de yargıdaki işlerini çözmek ve kendilerine ayrıcalık sağlamayan bu Başbakan'dan kurtulmak için devlet içindeki otonom yapılarla iş birliğine soyunmuşlar. Yazıklar olsun. Bir kere de demokrasinin yanında yer alın...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.