Ergenekon
davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin TBMM'ye posta koyması yargı
içindeki bazı yapıların nasıl pervasız hale geldiğinin bir işaretidir.
Yasayla 'yok hükmünde' olan mahkemenin, mahkemeyi kaldırma yetkisinin
TBMM'de değil HSYK'da olduğunu iddia etmesi anlaşılabilir bir durum
değil.
Ergenekon, Balyoz veya başka davalarda tutukluların
tahliye edilmesinin sebebi gayet açık. Bilindiği gibi tutukluluk
süresinin 5 yıla indirilmesine ilişkin yasal düzenleme yapıldı. Emekli
Orgeneral İlker Başbuğ'un müracaatı sonucu Anayasa Mahkemesi, gerekçeli
karar olmadan Başbuğ'un içerde tutulmasının hak ihlali olduğuna
hükmetti. Bunun üzerine mahkemeler henüz gerekçeli kararları verilmeyen
tutukluları tahliye etti. Tahliyelerin gerekçesi 7 aydır bir türlü
hazırlanıp açıklanmayan gerekçeli kararlardır.
Kısacası 6
yıldır devam eden yargı sürecinden sonra 7 ayda gerekçeli kararın
yazılmaması tahliyeleri getirdi. Oysa yasalara göre, gerekçeli kararın
15 günde tamamlanması gerekiyor.
Danıştay saldırısının
zanlısından Malatya'da cinayet işleyenlere kadar birçok ismin tahliyesi
kamu vicdanını rahatsız etti. Mahkemeler hiç olmazsa bu suçu sabit olan
sanıklarla ilgili gerekçeli kararları şimdiye kadar vermeliydi.
13.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararı 7 ayda yazamaması nedeniyle
Ergenekon ve Balyoz sanıklarının büyük bölümü tahliye oldu. Ama bu durum
tahliye olanların beraat ettiği, suçsuz olduğu anlamına gelmiyor.
Sadece mahkeme süreçleri tutuksuz devam edecek.
Prensip olarak
gerekçeli karar açıklanana kadar yargı süreçlerinin tutuksuz devam
etmesinden yanayım. Ancak, tüm bu olup bitenler Türkiye'de 2002 ile 2007
yılları arasında darbe girişimi ve darbe tehlikesi yaşanmadığı anlamına
gelmiyor. Türkiye bu süreçte bal gibi darbe tehlikeleri atlattı. Kimse
kimseyi kandırmasın. Ama askerî cenahta rütbesi orgeneral olanların
dışında kalan küçük rütbelilerin darbe girişiminde
sorgulanması-yargılanması ve içeride tutulması yanlıştı. O yanlışın daha
fazla devam etmemesine sevindim. 5-6 yıl az bir süre değil. Herkes
yapılanlardan, olup bitenlerden gerekli dersleri çıkarmıştır. Katillerin
dışarı çıkmasından rahatsız oldum ama siyasi davalardan içerde
olanların tahliyelerine sevindim.
Halkların Demokratik
Partisi'nin (HDP) batı illerindeki seçim çalışmalarında yaşanan
provokasyonlar hepimizi endişelendiriyor. Şiddete uzak duran, teröre
mesafe koyan her siyasi düşünce propagandasını bu ülkenin her köşesinde
rahatlıkla yapabilmelidir. Ülkücüleri sokağa dökmek isteyenlere izin
verilmemelidir.
Seçim bürosu açmak ve o büroya tabelasını
takmak her siyasi partinin hakkıdır. HDP seçim bürolarının etrafında
olup bitenler acilen teşhis edilip tedbir alınmalı. Bir şeyler
pişiriliyor, tezgâhlar kuruluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bir
hesaplar yapılıyor. İstihbarat birimleri; mülki amirler ve kamu
görevlileri çok dikkatli ve uyanık olmalı, provokasyonlar
engellenmeli...