Mini seçim prova olamaz

A -
A +

Geçtiğimiz pazar günü yapılan mini yerel seçim sonuçları ile ilgili ilginç yorumlar yapılıyor. Kimileri hızını alamayıp Ağrı ve Yalova seçim sonuçlarını 'Köşk seçiminin provası' olarak yorumluyorlar. Köşk seçiminde CHP'de birleşme olacağını iddia ediyorlar. Tarhan Erdem, "AK Parti'ye karşı CHP'de birleşme düşüncesi fiiliyata geçti" demiş. Yalova ve Ağrı gibi iki küçük merkezde elde edilen seçim sonuçlarını ölçü alarak yapılan bu değerlendirmeleri sağlıklı bulmuyorum. Yalova ve Ağrı'da partilerin gösterdiği adaylardan tutun da sonucu etkileyen birçok faktör var. Ağrı'da AK Parti yanlış adayla seçime girmiştir. 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP tabanından CHP'nin Köşk adayı için geçiş olur mu? Bu durum CHP'nin göstereceği adayla doğrudan ilgilidir. Ama CHP milliyetçi-muhafazakar bir adayı dahi Köşk için önerse MHP tabanının en az yüzde ellisi CHP'nin adayına oy vermez. Diğer yandan CHP'nin sosyalist tabanı ve sosyal demokratlar da milliyetçi muhafazakar bir adaya zor oy verirler. Kürtlerin hem CHP'ye hem de milliyetçi bir adaya oy vermesi mümkün değil. Eğer CHP ve MHP liderleri Yalova seçimlerini bir örnek kabul edip ona göre bir strateji izlerlerse 10 Ağustos'ta duvara toslarlar. AK Parti'nin adayı Sayın Erdoğan olursa muhalefetin herhangi bir şansı yok. Tayyip Bey birinci turda çok rahat seçilir. Hele hele CHP ve MHP ortak aday belirlerse Tayyip Bey'in alacağı oy yükselir ve ilk turda yüzde 60-65'le seçilir. Bana göre, muhalefet bu durumu biliyor ve Köşk seçimi için CHP'nin de MHP'nin de herhangi bir iddiası yok. Belki de onlar şu anda "AK Parti'nin adayı Erdoğan olsun" diye dua ediyorlardır. Eğer CHP ve MHP Liderleri son mini seçimleri AK Parti'nin kaybettiğine inanıyorlarsa bıraksınlar çatı adayı arayışını, ya Sayın Bahçeli ya da Sayın Kılıçdaroğlu ortak aday olsun. Görelim sonucu.
Çocukları dağa kaçırılan annelerin feryadı konusunda BDP ve HDP'liler çok kötü bir sınav eriyorlar. En demokratları zannettiğimiz Sırrı Süreyyya Önder bile lafı eveleyip geveleyip meseleye açıkça yorum getirmekten kaçınıyor. 'Barış, özgürlük, hak, hukuk, annelerin göz yaşları' gibi kavramları dillerinden düşürmeyenler maalesef çocukları için günlerdir çığlıklar atan, göz yaşları döken annelere karşı duyarsız kaldılar. Barış ve demokrasi sözlerini sıkça duyduğumuz Selahattin Demirtaş bile, "Orada oturan bazı aileler istihbarat tarafından kendilerine verilen ücret karşılığı o eylemi yapıyorlar" diyecek kadar sağduyusunu yitirmiş durumda. İstanbul sokaklarını terörize eden, şehri savaş alanına çeviren, havai fişek ve molotoflarla polise saldıran PKK yandaşı göstericilere karşı devletten-polisten demokratik tahammül bekleyen BDP'liler, 18 yaşından küçük çocukları PKK tarafından kaçırılan annelerin Diyarbakır Belediyesi önündeki molotofsuz,-taşsız-sopasız-kurşunsuz oturma eylemine tahammül edemediler. Önce onların çadırlarını yıktılar, tartakladılar, sonra da iş makinaları ile yerlerinden kaldırıldılar. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi şimdi de utanmadan 'para ile satılmış' olmakla suçlanıyorlar. Hangi anne çocuğunu paraya değişebilir? Hangi anne sahte gözyaşı dökebilir? Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Çocukların dağdan indirilmesinde en büyük sorumluluk gözleri İmralı'da, kulakları Kandil'de olanlara düşer" demiş. Hak sız mı? BDP ve HDP'li siyasetçiler bu annelerin feryatlarını duymazdan gelirseniz kendi siyasi geleceğinizi tehlikeye atarsınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.