''Cehennemden
korkarsan, dünyâ musîbetleri sana hafif ve kolay gelir. Cennet ehlini
seversen, kıyâmet günü onlarla berâber olursun...''
Müslümân,
elinden geldiği kadar, herkese ve her zamân çok iyilik yapmalıdır.
Çünkü Allahü teâlâ, hayırlı iş yapan kullarını çok sever. Resûlullah
efendimiz buyurdu ki:
(Bir kimse bir fakîre bir lokma yiyecek verse, lokma o kimseye beş şey ile müjde eder:
1-Bir tâne idim, beni çoğalttın.
2-Ben küçük iken, beni büyüttün.
3-Düşman iken, beni dost eyledin.
4-Fânî, yok olmak üzere iken, beni bâkî, sonsuz kalıcı eyledin.
5-Şimdiye kadar sen beni muhâfaza ederdin. Bundan sonra ben seni muhâfaza ederim.)
Süfyân-ı Sevrî hazretleri, sevdiklerinden birisine hitaben buyurur ki:
"Kıymetli
kardeşim, cömert olursan Allahü teâlâ, senin hesâbını kolay yapar. Çok
iyilik yaparsan, kabrinde sana arkadaş olur. Harâmlardan sakınırsan,
îmânın tadını duyarsın. Harâmlardan ve şüphelilerden uzak duranlarla
oturup kalkarsan, Allahü teâlâ âhiretini iyi yapar. Dînin ve âhiretin
husûsunda, Allahü teâlâdan korkan kimselerle istişâre et, onlara danış.
Hayırlı işlerde acele edersen, Allahü teâlâ, seninle, günah olan şeyler
arasına perde yapar. Allahü teâlâyı çok anarsan, O seni dünyâya düşkün
yapmaz. Ölümü çok hatırlarsan, Allahü teâlâ, sana dünyâ işini hafif,
kolay kılar. Cennete kavuşmaya arzulu olursan, Allahü teâlâ seni
beğendiği işleri yapmaya muvaffak kılar. Cehennemden korkarsan, dünyâ
musîbetleri sana hafif ve kolay gelir. Cennet ehlini seversen, kıyâmet
günü onlarla berâber olursun. Kötülük yapanları sevmezsen, Allahü teâlâ
seni sever. Müslümanlardan hiç kimseye kötü söz söyleme. Hiçbir iyiliği
hor görme. Açıkta ve gizlide ilk işin, Allahü teâlâdan korkup,
yasakladığı şeylerden sakınmak olsun. Allahü teâlâdan şöyle kork:
'Ölmüşsün,
kabirde başına gelenleri görmüşsün, sonra kıyâmet kopup diriltilmişsin,
sonra haşr olup, Allahü teâlânın huzûrunda durmuş dünyâda
yaptıklarından hesâba çekiliyorsun, bu sıradaki sıkıntılarla
karşılaşıyorsun, sonra Cennet ve Cehenneme gidiyorsun. Eğer Cennete
gidiyorsan, ebedî nîmetlere kavuşuyorsun, Cehenneme gidersen, çeşit
çeşit azaplar göreceksin ve orada olup, kurtulma da yok.'
İşte bütün bunları görüp, başına bir musîbet gelmesinden nasıl korkuyorsan, Allahü teâlâdan da öylece kork!"
Her
insana elden geldiği kadar iyilik etmeli, Müslümânların ilim
öğrenmelerine ve ibâdetlerine yardım etmelidir. En büyük yardım, onlara
Ehl-i sünnet i'tikâdını, helâlleri, harâmları, farzları öğretmek ve
hâtırlatmaktır. Bunları da Allah rızâsı için yapmalıdır. Resûlullah
efendimiz buyurdu ki:
(Allahü teâlâya Cebrâîl
aleyhisselâm gibi ibâdet etseniz, mü'minleri, Allah için sevmedikçe ve
kâfirleri, Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibâdetiniz, hayrat ve
hasenâtınız kabûl olmaz!)
Allahü teâlânın en çok
sevdiği ibâdet, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahdır. Yani, Müslümânları
sevip, onlara yardım ve hayır duâ etmek ve İslâmiyete, Müslümânlara
düşmanlık edenleri sevmemek, îmâna, hidâyete kavuşmaları için duâ
etmektir.
Netice olarak, iyilik yapanlara iyilik yapmalı,
kötülük yapanları, zulmedenleri affetmeli, onlara nasîhat etmeli, doğru
yolu bulmaları için çalışmalıdır.