ŞEYHÜLİSLÂM Ahîzâde Hüseyin Efendi

A -
A +

İctihad makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihadlarına göre hareket etmek mecburiyetindedir...
Ahîzâde Hüseyin Efendi 36. Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 980'de (m. 1572) doğdu. İlk tahsilinden sonra Ho­ca Sâdeddin Efendi'ye intisab ederek talebesi oldu. Müderrislik, Anadolu ve Rumeli Kadıaskerliği görevle­rinde bulundu. 1632'de Şeyhülislâmlığa getirildi. 1043 (m. 1634)'de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
(Fa'tebirû) âyet-i kerimesinin meâl-i âlîsi, (Ey akıl sahipleri! Akıl erdiremediğiniz meselelerde, onları bilen ve derinliklerine tam ermiş olanlara tabi olunuz) demektir. İctihad makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihadlarına göre hareket etmek mecburiyetindedir. Başka müctehidlerin ictihadlarına tabi olamazlar. Hatta Peygamberlerin (aleyhimüsselam) zamanlarında da, sahâbîlerden biri, kendi Peygamberinin ictihadına uymayan ictihadda bulunursa, kendi ictihadına göre hareket ederdi. Peygamberler de Allahü teâlânın açıkça bildirmediği emirleri, açık bildirilmiş olan emirlere kıyas ederek, benzeterek ictihad ederlerdi. Fakat ictihadlarda hata edip yanılmak ihtimali olduğundan, ictihadlarında hata ederlerse, Allahü teâlâ, derhal Cebrâîl aleyhisselâmı göndererek, hataları vahiy ile düzeltilirdi. Mesela Bedir gazasında alınan esirlere yapılacak şey için, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bazı sahâbe-i kiram ile birlikte bir türlü, Ömer (radıyallahü anh) ise, başka türlü ictihad etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerime gelerek, Hazret-i Ömer'in ictihâdının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi (Abese) sûresi de, bir ictihad hatasını düzeltmek için nazil olmuştu.
Eshâb-ı kirâmdan sonra meşhur dört imam ve bunların mezheplerine göre ictihad eden imam-ı Ebû Yûsüf, imam-ı Muhammed, imam-ı Züfer, ibni Nüceym, imam-ı Râfi'î, imam-ı Nevevî, imam-ı Gazâlî ve benzerleri gibi yüksek âlimler yetişti. Asr-ı saadet uzaklaştıkça, hadis-i şerifleri nakil ve rivayet eden on iki silsilenin, yani haber verme zincirinin halkaları arttı. Hadis-i şeriflerin hangi silsileden ve hangi kimselerden alınacağı, düşünülecek bir mesele oldu ve çok güç ve belki imkânsız oldu. Bundan dolayı, dördüncü asırdan sonra, ictihad edebilecek bir âlim yetişemez oldu. Bütün Müslümanlar, bu dört imamdan birine tabi olup, o imamın mezhebine uymaya mecbur oldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.