İstanbul Şehrinde İnşaat Denetimi (İŞİD)

A -
A +

Tekrar tekrar izlenen bir gerilim filminden farksız.
Damperini şaha kaldırmış kamyoncu tam gaz yaklaşıyor. Önce şiddetli bir ses duyuluyor. Üst geçit galeta gibi dağılırken canlar yanıyor. Ortalık keşmekeş. Şoför cemiyet mikrobu hanesinden mahkemeye sevk edilip tutuklanıyor. Olay mahalline teşrif eden zevat kaşlarını çatarak ciddi ses tonuyla lazım gelen klişe beyanatları patlatıyor. Uzman ara geyikler derhal hareketlenip haber kanalları arasında seri trafiğe başlıyor. İki gün sonra hatırlanmayacak mesele için on araba laf edilmiş oluyor.
Şimdiden unuttuk bile. Bitti gitti. Bir sonraki damper kazasına kadar, konu kapanmıştır.
...
Şoför haricinde herkes konuştu. Şimdi duruma farklı bir açıdan baksak. Mesela şoför televizyona çıksa ve dese ki;
"Tamam kardeşim hatalıyım. Açık damperle gelip üst geçide bindirdim. Peki neden yıkıldı?"
Evet üst geçit neden yıkıldı?
Tamam şoför kusurlu.. ama o üst geçidin yıkılması da tekmili birden rezalet. Mühendislik rezaleti. Müteahhitlik rezaleti. Teknik kontrol rezaleti. O üst geçitler hangi hesaba göre inşa edilmiş?
Demek ki mühendisler bu yapının altından her gün yüzlerce ağır tonajlı aracın geçeceğini düşünemediler veya düşünmeleri talep edilmedi!
Kamyoncu mahkemede, "Ben de davacıyım" derse ne olacak? Ciddiye alacaklar mı?
"Bir bakıma kamu hizmeti yapmış oldum. Şimdi benim kamyonuma bir şey olmadı. Ama üst geçit berhava oldu. Yani beklenen depremin ön testini yapmış oldum. Demek ki zelzele olsa hepsi yere yapışacak. Nerede müteahhit, nerede kontrol mühendisleri? Onlar da gelsin buraya.  Ben de onlardan şikâyetçiyim. Tamam kaza yaptım ama bu vesile ile rezaleti belgeledim" derse...
Ne diyeceksiniz?
Hiçbir şey.
Bizim kısa tatil mühendislerin arasında geçince sohbet dönüp dolaşıp şu rezidans denilen yeni burjuvanın mutluluk kulelerine geldi. Hani yüz metre yukarıdan sokakta yürüyenlere bakıp da kendisini İngiliz aristokratı zannedenlerin milyonlarca dolar bastırıp kapıştığı acayip isimli kule binalar yok mu.
Mühendislerden birisi "Her buldukları yere plaza dikiyorlar. Yol, trafik, çevre etkilerini çoktan geçtik de muhtemel depremde civarındakiler toplu katliama kurban gider" lafını etti.
Merak edince izah etti: Zemini zaten berbat olan bu şehirde yüksek binaların deprem esnasında maruz kalacağı muhtelif kuvvetleri anlattı. Bizim anlayacağımız lisanda, bu kalite ve kontrol kafasıyla inşa edilen plazaların ortalama on beş kat yukarısındaki cephe malzemeleri patlayarak, konfeti gibi havaya savrulacakmış. Yüksek binalarda kat araları tuğla ile örülmezmiş.
Zelzele başlarken Türk gibi balkondan atlayıp kurtulmayı başardın diyelim. Ortalıkta sığınabileceğin açık alan, park ya da bahçe Hak getire. Mahallenin ortasına kazık gibi çakılmış plazadan dökülen yüzlerce ton tuğla, cam ve metalin altında artık bahtına ne çıkarsa durumu.
Bizim kıt aklımızla gidişat vahim görünüyor.  Tedbirler almak gerekiyor. Bu güzide projelerin civarına belediyeler ikaz tabelaları diksin:
Plazalar civarına "Deprem esnasında yukarıdan düşecek tuğlalar beyin hasarına yol açabilir" gibi..
Üst geçitlere asılacak ikaz levhasına ne yazılacağını da siz bulun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.