Meraklıları için başkanlıktan daha cazip bir sistem var

A -
A +

"Haziran seçimleri aynı zamanda başkanlık sisteminin oylaması olacak" sözünden ne anlıyoruz?
Herhâlde referandum gibi yüzde 50'nin üstü onay, altı "istemezük" anlamına gelmez.
Muhtemelen kastedilen kademeli olarak, "AKP 330 veya daha fazla milletvekili çıkarırsa sistem değişikliği üzerinde çalışacağız", anlamına gelir.
367'nin altında bu iş zor. Diğer partilerle mutabakat bir dert, mutabakatsız olarak referanduma götürecek kadar gizli oy toplamak başka bir dert, topladıktan sonra referandumda yüzde 50'yi aşmak başka bir dert.
Millet bu işe sıcak bakıyor mu sorusundan daha önemlisi o günün Türkiye'sindeki hava.. İç ve dış konjonktür diyelim.
Fakat yetki ve tek başlılık bakımından partili cumhurbaşkanlığı sistemi başkanlık sisteminin çok ötesinde.
960 ihtilaline kadar uygulanan bir sistem.
950 öncesinin şartları farklı. Artık o döneme ne isim verirsiniz bilmiyorum. Diktatörlük deyince olmuyor, kapalı dönem olmuyor, ama yuvarlayınca olur: Harpten yeni çıkılmıştı, memleket yanmış yıkılmıştı, insanlar oy vermenin, cumhuriyetin, demokrasinin ne olduğunu bilmiyordu efsanesi/masalı en mantıklı gerekçe. İşte o dönemde Celal Bayar Başbakan olunca, devrin cumhurbaşkanına sormuş:
-Başbakan olarak yetkilerim nedir, demiş.
Devrin cumhurbaşkanı da sıralamış:
-Dış politikaya karışma.. Valilerin, polis müdürlerinin atamalarına da karışma. Büyükelçileri de ben atarım. Komutanların terfi ve tayinleri de benim işim.. Gerisini bildiğin gibi yap.
İnönü devrinde de aşağı yukarı aynı.
950'den sonra aynı mevzuatla şartlar değişmiş. Cumhurbaşkanı yine partili ama, öncekiler gibi işe karışmıyor ya da karışamıyor. Buradan da şu sonucu çıkarıyoruz: Sistem aynı olsa da ağırlık merkezi döneme, üst kademedekilerin ağırlığına, dirayetine, karizmasına göre yukarıya ve aşağıya kaymış.
960 sonrası işler ikiye ayrılmış. Askerin himayesindeki yukarıya devlet denmiş, aşağıya hükümet. İşlerin bir kısmı devlet işi sayılmış, bir kısmı hükümet işi.
Aslına bakarsanız ne 60'tan öncesi ne de sonrası tam olarak parlamenter sistem sayılmaz. Biz yaptık oldu, sistemine daha uygun.
Bugün cumhurbaşkanından tarafsızlık bekleniyor. Tarifi belli değil. Tarafsız Korutürk ve Sezer'le, taraf olan Özal ve Demirel'le karşılaştırınca elle tutulur kaç madde çıkıyor ve kimin yarasına merhem olmuş.
Kanuna "tarafsız" yazmak yetmiyor. Yasama, yürütmeyi denetler yazıp uygulamada imkânsız hâle getirmek veya gelmesi gibi.
O zaman yapılacak iş, partili cumhurbaşkanlığına kapı aralayacak bir düzenleme yapmak. Tek maddelik bir düzenleme. Cumhurbaşkanı isterse partisiyle ilişkisini devam ettirsin, isterse ettirmesin. Tıpkı eski devirlerde olduğu gibi dönem dönem seçilenlerin dirayetine ve ağırlığına göre bazen Cumhurbaşkanlığı ön plana çıkar bazen Başbakanlık.
Bir başka parti iktidar olur, yukarıya silik bir isim gönderir.. Ağırlık merkezini aşağıya alır. Yahut cumhurbaşkanı filan partiden hükümet falanca partiden olur herkes işine bakar, Sezer-Korutürk modeli uygulanır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.