Seçenek

A -
A +
ABD'nin McGill Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyal bilimci Charles Taylor -şimdi 84 yaşında, emekli olmuştur- yıllar önce Hawai'nin Honolulu şehrinde düzenlenen Kültür Araştırmaları Konferansı'nda bir tebliğ sunmuş.
İnternetin nimetlerinden... Bir konuyu ararken önünüze o konu hakkında binlerce doküman çıkıyor.
Taylor'un, bu tebliği de onlardan biri. Laikliğin Hıristiyan olmayan toplumlarda uygulanması...
"İki tür sekülarizm" başlıklı çalışmasında uygulamadaki problemleri ele almış. Tercüme edenin belli olmadığı metinde şöyle diyor:
"Laiklik, tanımı açık bir kelime değil. Bir görüşe göre din ve devletin birbirinden ayrılması... Bir başka görüşe göre de din ve devletin birbirlerine karşı tarafsız kalması.
.....
Laikliğin kökünün Hıristiyanlığa dayandığı doğrudur. Fakat bu formülün Hıristiyan olmayan toplumlarda uygulanması tartışılmaktadır. Laikliğin anavatanı dışındaki bölgelere seyahati pek başarılı olarak tanımlanmıyor. Otoriter rejimlerin topluluklar üzerindeki din etkisinin kaldırılması için uyguladıkları programlar sayesinde kabul edilebiliyor."
Burada Çin'i ve Türkiye'yi örnek gösteriyor.
Ve şöyle diyor:
"Bugün laikliğin yukarıda tanımlanan modelleriyle yeni yerlere adapte edilmesi imkânsız gibi görünüyor. İki modelinin dışında veya ikisinin karışımı bir üçüncü model bulunması gerekiyor. İlk yol, ortak zemin stratejisi olarak tanımlanabilir. Farklı inanışların birbirlerine yakınlaşmaları, birbirlerini hoş görmelerini sağlar. ABD bir dönem bu modeli uygulamıştı. İkinci yol, bağımsız siyasi ahlâk tanımlamayı kendisine hedef seçmişti. Bu görüş, siyasi ahlâk ve düzenin sağlanması için insanların derin ve yüksek dini inançlarından tamamen uzaklaşmasını öngörmektedir."
Tebliğ metinlerini anlamak çok kolay olmuyor ama galiba şöyle bir şey diyor: Ya herkesi dini duygulardan arındıracaksınız ya da serbest bırakacaksınız.
Adamlar bu işleri yıllar önce dert etmişler. Türkiye bu haliyle Ortadoğu'ya örnek olamaz demişler.. 90'lı yıllar.
 
...
TERAZİ
 
İlkelerden söz edilirken kurumlarıyla, kurallarıyla filan denir. Demirbaş laftır. Belli başlı kurumlar deyince de kimi hiyerarşik sırayla, kimi ekranda çok duyulana göre, kimi dirayet ve azamet sırasına göre bunları alt alta üst üste yazar. Ne bileyim ben mesela şöyle yazılabilir. Parlamento denir. Parlamento bizde hep yüce parlamento olarak adlandırılır. Bu da bir nezaket midir, hasret midir bilmiyorum. Malum parlamento derken yasama demiş oluyoruz. Sonra yürütme denir. Sonra yargı denir. Sonra herkesin gönlü hoş olsun diye kuvvetler ayrılığı denir. Bu şu demekmiş: Birbirlerinin mahkumu ve hakimi olmamak. Diğerleri yürütmenin alt başlıkları olarak anılır. Yine alışılagelmiş serzenişler vardır: Yargı bağımsız mı değil mi diye tartışılır. Yürütme yasamanın içinden çıkarsa birbirlerine karşı nasıl bağımsız kalacakları sorulur. Ben bunları sormayacağım. Çok kimse gibi ben de bıkıp usandım. Daha basit formüle edeceğim. Eski usul bakkal terazileri gibi düşünün.. Dedikleri doğru ise bu kurumların birini bir kefeye, öbürünü diğerine koyduğunuz zaman ağırlıklarının eşit gibi olması lazım.. Dengede durmaları lazım..
Duruyor mu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.