Bir nevi katliam..

A -
A +
TRT'de seneler önce yurt dışında yaşayan başarılı Türkler başlığı altında o dönem için önemli sayılacak insanlarla mülakatlar yapılırdı.
Beyefendi 955'te gitmiş Amerika'ya.. Bir üniversiteye girmiş, başarılı olmuş, orada kalmış, 30 sene sonra da ülkesini ziyarete gelmiş.
Anlattıklarını anlamakta zorlanırdık.
Zorlanmamızın sebebi 50'li yılların Türkçesi ile konuşması.. Sene olmuş 985-90, aradan geçmiş 30 sene. Bizim kullandığımız Türkçe o arada onlarca defa değişmiş. Yüzlerce kelime kullanılmaz olmuş.
Şimdi eskisi gibi kopukluk olmadığı için dışarıda yaşayanlarla aramızda uçurum olmuyor.
...
940'larda bastırılan klasikleri sadeleştirmeden günümüz yetişkinlerinin anlaması zor.
Biz katliam deyince ne anlıyoruz?
Filan yere bomba atılıp.. Yahut kimyasal silah kullanılıp yüzlerce binlerce kişi öldürüldüğü zaman adına katliam diyoruz.
Bir milletin dilini değiştirmek, sadeleştirmek daha büyük katliam.
İlkinde nihayetinde üç beş bin kişiyi katlediyorsunuz. İkinci usulde arka arkaya birkaç nesli.. Milyonlarca insanı katlediyorsunuz.
Sadeleştirmek katliam.. Değiştirmekse atom bombası atmak gibi bir şey..
....
İşin şu kısmını anlayamıyorum: Ne yaptıysak yaptık.. Yahut ne yaptılarsa yaptılar.. Türkçe yeni şekliyle oturur gibi oldu, neden tekrar sadeleştirme adı altında katliam yapıldı.
Türkçe 940'taki şekliyle, 950'deki, 960'taki hâliyle bırakılsaydı.
Başbakan Adnan Menderes'in 959'daki bir konuşmasını yeni nesillere dinletin kimse anlamaz. Kulaklarının azıcık aşina olduğu yabancı dil gibi gelir insanlara.. Bu uçurumu doğal gelişme saymak mümkün mü? Dil de zaman içinde gelişir, değişir diyerek geçiştirilebilir mi?
TDK'nın web sitesini açın ve aşağıdaki kelimelerin karşılığına bakın:
Tasavvur, tahayyül, teessür, tahassüs, hicran, kasavet, mahzun, hüzün, kahır, gam vs..
Bunlar özelliği olan kelimeler değil.. Çoğunun karşısında aynı uydurma kelimeyi göreceksiniz. Nüans yok.
....
Bin yıldır kullanılan kelimelere yabancı deyip karşılık uyduranlar katliam sanığı ya da savaş suçlusu gibi oluyor.
 
TÜSİAD'IN 21 YILLIK RAPORU
 
TÜSİAD, 995'teki bir raporunda bizim yapıyı şöyle özetlemişti: Merkeziyetçi-vesayetçi devlet.
Müdahaleci sosyal refah devleti.
Müteşebbis devlet.
Emredici devlet .
Tekelci devlet.
Kapalı yasakçı devlet.
Otoriter baskıcı devlet.
Despot- trani devlet.
Statükocu devlet.
Rant dağıtan devlet.
Kutsal devlet.
Müsrif devlet .
Baba devlet.
Buna karşılık teklif ettiği model şöyleydi: Adem-i merkeziyetçi, sınırlı sorumlu, düzenleyici, hakem, rekabetçi, özgürlükçü, hukuk devleti.. Üretimi teşvik edici, bireyci, tutumlu, sorumlu bir devlet. ..
21 sene az bir zaman değil.. Hedefe yaklaşmış mıyız?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.