Lüzumsuz Adam

A -
A +
Esnaflar için insan sarrafı derler. Sarraflıkları nereden geliyor, her gün yüzlerce insanla karşılaşmaktan, farklı tipleri tanımaktan, biraz yanılmaktan, biraz tutturmaktan vs. 
Eskinin karakol amirleri için de aynı şeyi söylerlerdi. Ben adamın yüzüne baktım mı künyesini çıkarırım muhabbeti. 
Sarraflık benim de epeydir ilgimi çekiyor ama henüz insanların yüzüne bakıp künye çıkaracak hâle gelemedim. Yüz yüze olmasa da bir başkasıyla konuşmasını dinlemem lazım. Birisiyle telefonda konuşurken seyretmem lazım. Arabaya binerken, inerken, birisine selam verirken.. Yaptığı işi anlatırken dinlemem lazım. Sonra isabet kaydedebiliyorum.
Bu adam bu işi yapar, yapamaz, işinde başarılı, değil, sıkıntıları var, evinde huzurlu, iş yerinde seviliyor, sevilmiyor.
Sait Faik'in bir hikâyesinde (Lüzumsuz Adam) okumuştum. Hikâyenin kahramanının şöyle bir merakı vardı: Lokantada, meyhanede, kahvede, hiç tanımadığı adamın karşısına oturup tahminde bulunuyordu. Bu adam muhtemelen muhasebeci.. İşleri iyi.. lise mezunu.. Çocuğu ile başı birazcık dertte.. vs. Tahminlerini bir kenara not edip adamla tanıştıktan ve yakınlık kurduktan sonra öğrendikleri ile tahminlerini karşılaştırıp, tam isabet sağlayınca mutlu oluyordu. Tutturamadığı zaman yanılma sebeplerine kafa yorup yeni bir işe koyuluyordu.
Benim merakım Sait Faik'in kahramanından biraz farklı. Kendisini anlatan, işiyle ilgili konuşan, bir hatırasını anlatan, bir konuda ahkâm kesen, büyük mağazada müşterisine dert anlatan, iş yerindeki bir problemi özetleyen, maiyetine talimat veren insanları seyredip konuşmasına şahit olunca tahminde bulunabiliyorum. İşten anlayıp anlamadığını, başarı durumunu, doyuma ulaşmış bir insan olup olmadığını söyleyebiliyorum. Karın doyurmuyor ama isabet kaydedince insan mutlu oluyor. 
 
                   GOMUTANIM KAZANA SU ÇEKTİM
 
Küçük yerlerde yapmaları zor ama karargâh çaycıları bu mazerete sık sık sığınırlardı:
"Kazana su çektim gomutanım."
Çayı albayım istiyor, demeniz de bir şeyi değiştirmez. Bu mazeretin bir istisnası vardır: O işlere bakan, çay ocağının, yemekhanenin işleriyle ilgilenen astsubay.. O, su çektim numarasını yemez. Eğer gerçekten su çekilmişse.. Kaynaması için bir iki dakikaya ihtiyaç varsa su cezvede kaynatılır, yine yetiştirilir.
Kamu kurumlarının önemli bir kısmı karargâh çay ocağı gibi. Her kurumda ihmal edilmemesi gereken bir kişi vardır, onun da özel hizmet erbabı.. He diyenleri, eğilenleri, sıraya dizilenleri olduğu için diğer kısımlardan pek haberi olmaz. Yıllar önce Kamu Yönetimi Reformuna önayak olan isim, 200 bin hizmetliden söz etmişti.. Bu 200 bin hademenin görevi yöneticilere hizmet vermekmiş.. Keşke verseler. Karşılıklı birbirlerinin ufak tefek açıklarını görmezden gelerek kurdukları denge içinde gidip gelirler.
Şimdi belki bu sayı katlanmıştır. Reform reform dedikçe katlanması da normaldir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.