Hâtıra kitapları...

A -
A +
Yusuf İzzettin Barış, emekli bir tabip.
45 yıllık meslek hayatı boyunca yaşadıklarını bir kitapta toplamış. Kitabın adı: Kendi Rüzgârıyla.
Kitaptaki hatıralardan biri enteresan.
Askerî Tıbbiyenin son sınıfında bir arkadaşı varmış.
Yatağı pencere kenarında imiş.
Bir karga her gün camın önüne gelir, camı tıklatır, akrobatik hareketler yapar gidermiş.
Arkadaşı karganın korkusundan perdeyi bile açmazmış.
Sonunda dayanamayıp yönetime bir dilekçe yazmış:
"... Efendim bendeniz son sınıf talebesiyim. Bir yıl sonra şerefli bir tabip olarak memleketime hizmet edecek hâle geleceğim. Ancak odamın penceresine dadanan bir karga dikkatimi dağıtıyor. Yeterince ders çalışamıyorum. Moralim bozuluyor.
Mezkur karganın itlafını emir ve müsaadelerinize arz ederim."
...
Tarık Minkari de meşhur bir cerrah.
Emekli olduktan sonra hatıralarını yayınladı.
Doçent olduğu yıllarda annesinin hasta olduğunu söylemişler, hemen eve koşmuş.
Muayene etmiş, bir şeyi olmadığını söylemiş.
Annesi azarlamış:
-Senin doktorluğundan ne olacak, demiş; git bana doğru dürüst bir doktor getir.
O da asistanını göndermiş.
Hatıra kitapları keçiboynuzu çiğnemek gibi olsa da hem çok kolay okunuyor hem de yazanın yaşadığı dönem ve şartlar hakkında çok güzel ipuçları veriyor.
Fıkra gibi notlar ise soluklanma vesilesi oluyor.
 
 
             SİHİRLİ LAMBANIN BİR BAŞKA VERSİYONU
 
Adamın biri California'da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, adam lambayı kumların içinden çıkarmış.
"Belki cin çıkar" deyip ovalamış lambayı, cin çıkmış. Cin demiş ki; 
"Bu, bu ay içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım, bu yüzden 3 dileği unut. Sadece 1 dilek hakkın var!" 
Adam bir süre düşünmüş ve "Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap böylece arabayla oraya gidebileyim" demiş. 
Cin gülmüş..
"Bu imkânsız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Hayır, zor iş başka bir dilekte bulun" demiş.
Adam tamam demiş ve gerçekten güzel bir dilek düşünmeye başlamış. Sonunda;
"Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün eşlerim her zaman duyarsız olduğumu ve ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum. Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini... Onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum..."
Cin cevap vermiş:
"Köprü iki şeritli mi olsun, dört şeritli mi?"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.