Koyuna dönüş şart

A -
A +
Utanıyorum; bir gıda için 'lüks' demeye ama et çoktan lüks gıdalar arasına girdi. Bu utançtan kurtulmanın yolu ise hızla 'koyuna' dönmek...
Geçmişi bir hatırlayalım...
Türkiye'de 1935'lerde büyük ve küçükbaş hayvan sayısı 34,6 milyon. Nüfus ise 16 milyon. Yani kişi başına 2,1 adet...
65'lerde hayvan varlığı 72 milyon, ülke nüfusu 31 milyon. Hayvan zenginliği artmış.
90'larda hızlı düşüş var. Nüfus hızlı artmış, göç hızlanmış, kişi başına düşen hayvan sayısı 1'e kadar düşmüş, et yetmez olmuş.
Hükûmet hemen ithalata sarılmış. Önce hayvan, sonra ona özel yem, hastalığını giderecek ilaç ithal etmiş, bağımlılık başlamış. Ve tabii kısır döngü de...
Bugün; nüfusumuz 84 milyon, hayvan varlığımız ise 75 milyon...
Dün köy nüfusumuz yüzde 25'ti, bugün sadece yüzde 6,5 ve hepimiz tüketiciyiz.
Geçtiğimiz yıllarda et fiyatı yükseldikçe hem et ithal ettik hem canlı hayvan. Üretim artsın diye devlet damızlık ve hatta sürü bile verdi üreticiye. Koca koca holdingler besi çiftlikleri kurdu ama o hayvanlar iklime uymadı, hastalandı. Yemini, ilacını getirdik ama yetmedi. Maliyet yetmeyince süt hayvanlarını kestik, süt üreticisi azaldı. O ara kesim bol olunca et fiyatları biraz duruldu, panik azaldı ama bu sefer süt karardı, kısır döngüde döndük durduk.
Şimdi ise yapılması gereken; küçükbaş için ikiye katlanan devlet desteğini daha da artırıp hayvan varlığında hızla 'koyuna dönmek' olmalı...
Çünkü hayvancılığın yoğun yapıldığı yerler olan Doğu ve Güneydoğu ile İç Anadolu bölgelerinde bitki örtüsü 10 santimetreyi geçmiyor. Küçükbaş beslenmesine uygun olan bu örtü, büyükbaşı yeme muhtaç bırakıyor.
Üstelik küçükbaş bizim geleneklerimizde var. Besici küçükbaşıyla göçer yayladan ovaya, ovadan yaylaya...
Ağırlamada koyun eti ikram edilir, dana eti 'ayıp' sayılırdı. Kurbanda ise küçükbaş kesilirdi...
Tamam, büyükbaş da yetiştirelim ama adres Ege ve Marmara...
Ayrıca... Koyun ve keçinin kesilebilmesi için 1 yıl şartı aranır. Büyükbaşta bu 2 yıla çıkar.
Ülkemizdeki yerli ırk büyükbaş ise 2 yılda 450 kilograma ulaşıyor. Ünlü Anguslarımız 13-14 ayda, süt için ithal ettiğimiz Holstein ise 20 ayda 700 kiloyu buluyor.
Şu anda 57 milyonu küçükbaş olmak üzere toplam 75 milyon hayvan varlığımız var. Nüfusumuz 84 milyon. 40 milyon da turist geliyor her yıl. Bu tüketimle, eti 'alınabilir' seviyede tutabilmek için hayvan varlığımızın, 'küçükbaşa pozitif ayrımcılık' ile en az 200 milyon olması şart...
 
 
BU BİR TEHDİT
Raftaki ürüne zam yap
yoksa olana karışmam!
 
Ajanslardan minicik bir haber geçti. Rekabet Kurumu, bir kozmetik firmasına soruşturma açmış. Saç boyasından şampuana kadar birçok çeşitte üretimi var. Çeşitli markalarının yanı sıra marketler için de üretim yapıyor. Peki ne yapmış da soruşturma açılmış bu kozmetikçiye biliyor musunuz? Hemen söyleyeyim: Ürün verdiği marketleri aramış ve "Size daha önce verdiğim ürünlerin raftaki fiyatını artırın" demiş. İtiraz edene de "O zaman diğer parti malda maliyete karışmam" diyerek tehdit etmiş. Sonuç ne olur, iddia ispatlanır mı, ne ceza alır bilinmez de, hâlimizin geldiği noktayı çok iyi gösteriyor işte maalesef!..
 
 
Annesin sen, tükenemezsin!..
 
Bulunduğu konum ne olursa olsun; bir kadına "Sizin için en önemli sıfat nedir" diye sorsanız, ezici bir çoğunlukla "annelik" cevabını alırsınız... Bütün görevlerden öndedir annelik. Çünkü bir kadın, dünyaya getirdiği çocuğunu nasıl yetiştirirse, gelecek de öyle şekillenecek:
Deloitte, 10 ülkede 5 bin kadının katılımı ile bir araştırma yapmış. Çalışan kadınların yaklaşık yarısı kendisini çalışma şartları yüzünden 'tükenmiş' hissettiğini söylemiş. Çünkü kadın, çocuğunun sağlığından eğitimine kadar ilgilenmeli, geleceğine yön vermeli, yeteneklerini ortaya çıkarmalı... Evde hayatın normal akışını yönlendirmeli, aile ilişkilerini düzenlemeli, büyüklerinin sağlığı ile ilgilenmeli ve bunları yaparken işinin de hakkını vermeli.
Ülkemizde milyonlarca kadın yapıyor bunu...
Bir sigorta şirketinin reklamı vardı. İki çocuk konuşuyor. Birbirlerine 'senin annen-baban ne iş yapıyor' diye soruyor. Biri diyor ki; benim annem doktor. Diğeri başlıyor saymaya: Benim annem hem doktor, hem öğretmen, hem aşçı, hem ayakkabı bağlayıcısı...
Yani, bir anne her şeyi yapabilir ama tükenemez!.. Yeter ki onu tüketmeyin!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.