‘Her şey’ dâhilse hiçbir şey olmuyor!

A -
A +
Önceki hafta bir turistin, engelli rampasında düşme numarası yaparak tatilini bedavaya getirirken, üzerine tazminat alma amaçlı 'numarasını' haber yaptık ve büyük ses getirdi. Turizm sektörünün yıllardır yaşadığı bu tip oyunlardan sayısız örnek geldi posta kutumuza. Fakat ne yazık ki olumsuzluklar kötü niyetli insanlarla sınırlı değil. Ülkemizin kaynağı, üreticimizin el emeği, turizmcinin yüz milyonlarca yatırımı, bunların yanı sıra ‘Her şey dâhil’ sisteminin kötüye kullanılmasıyla da heba ediliyor. Her şey dâhil sistemi malum. Yiyecek, içecek ve daha birçok şey otelde olduğunuz sürece ödediğiniz birkaç dolarlık oda fiyatına dâhil. Yiyebileceğinin en az 3 katı yiyecek, içecek alanlar, aldığı içeceği havuza, denize dökenler… Turizmci iş adamlarından öyle fotoğraflar geldi ki, insanın gözlerinin yaşarmaması imkânsız. 4 kişilik masalarda en az 8-10 kişilik yiyeceğin olduğu, bunların çoğunun çöp olduğunu görmek artık isyan ettiriyor!.. 
 

Hemen her birimiz otelde, lokantada bu tür manzaraları görüyor, içten içe ağlıyoruz ama devam ediyoruz. Çünkü vazgeçmek için  kararlılık gerek. Turizm Bakanlığı belki kongre ve golf oteli gibi konsept türleri dışarıda bırakarak, her şeyin dâhil olduğu bu sistemi bir an önce bitirmeli. Çünkü bu asla bir otelin vereceği karar değil. Biri bıraksa, diğerine devam ediyor ve sonra her biri ağlaya ağlaya göz yumuyor yemeğimizin, ekmeğimizin, milyarlarca dolarlık kaynağımızın çöpe atılmasına. Üstelik dünyadaki 8,5 milyar insanın 811 milyonunun açlık çektiği, bunlardan en az yarısının açlıktan ölme tehlikesi yaşadığı, kaynakların kıtlaşıp gıdaya erişimin bu kadar zor olduğu, savaş nedeniyle ulaşılamayan gıda için koridorlar açıldığı günümüzde bunca israf inanılır gibi değil. Hem de israfı haram sayan dinimizin emrine rağmen…
Peki, gelişmiş ülkelerde var mı bu sistem?
 
Tabii ki yok. Ne yazık ki az gelişmiş ülke sistemi bu ‘her şey dahil’… Geçenlerde bir öğrenci grubunun İtalya seyahatinden anılar dinledim. 3 yıldızlı otellerde kalmışlar. Onların 3 yıldızı, bizim 3 yıldızlıların yanında 'basit ve vasat' kalıyor, kesin. Bazıları sadece konaklama, bazıları kahvaltı adı altında 'azıcık' atıştırmalık sunuyor, o kadar. Çocuklar bütün paralarını yemeğe harcamışlar neredeyse. Çünkü bir otelde kahvaltı diye verdikleri tabakta yarım yumurta, bir dilim peynir, 3 dilim domates, o kadar salatalık ve 2 dilim ekmek varmış, düşünün.
Peki biz yiyeceklerin en az 3’te ikisinin çöpe atılmasına göz yumarken, çok mu kazanıyoruz, bakalım.
 
2021'de ülkemize 29 milyon 300 bin turist gelmiş. Gelir 24 milyar 400 milyon dolar. Kişi başına 832 dolar civarında. Hedef en az 1000 dolar ama bir türlü ulaşılamıyor. Çünkü turiste her şey bedava, para harcatmıyoruz.
Ne tesisi, ne tarih ve doğasıyla bizimle kıyaslanamayacak ülkeler bizden kat kat fazla kazanıyor. Evet, 2021’de birçok ülkeyi geride bırakmışız. Türkiye, rakipleri İtalya, Fransa ve İspanya’yı geçmiş ama sadece sayıda.
 
İspanya’ya 24,2 milyon turist gitmiş, 60 milyar dolar bırakmış. Turist başına 2500 dolar.
 
Fransa’ya giden 24 milyon turistin bıraktığı 54 milyar dolar. Kişi başına 2250 dolar.
 
İtalya’nın 23 milyon turisti ise 42 milyar dolar harcamış ülkede ve kişi başına 1826 dolar gelir sağlanmış.
Yunanistan’ın turist sayısı 17 milyon, turist başına geliri 1500 dolar civarında…
 
Bizim de acilen bu ‘her şey dâhil’den vazgeçip turisti otel dışına çıkarmamız gerekiyor. Ancak bu sayede her geçen gün daha kıt olan gıdanın en az 3’te ikisinin kurtulması, milyonlarca insanın daha az ödeyerek daha fazla gıdaya sahip olması mümkün olacak. İsraf azalacak, enflasyon en azından fren yapacak, turizm gelirlerimiz hedefe yaklaşacak, kaynaklarımız çöp olmayacak.
 
 
Ceviz kırmak…
 
İş dünyasının en önemli isimlerindendi İshak Alaton… Çok yatırım yaptı, çok ‘insan’ yetiştirdi ülkede. Daha önce okuduğum ve ders niteliğindeki sözlerini, geçtiğimiz günlerde kızı; çok değerli sanayici, yatırımcı olmasının yanı sıra; idealist, gülen, seven, hayattan keyif almayı bilen sevgili Leyla Alaton yeniden paylaştı:
 
Paranın iki kişiliği vardır…
Birincisi; para bir değiş-tokuş aracıdır. Para vererek yiyecek, giyecek, ev, bark, hatta sağlık satın alabilirsiniz. İkincisi ise parayla gelecek korkusunu yenersiniz.
Ama para ötesi, yani para üstü bir konu daha vardır. Ki bunu parayla satın alamazsınız. Bunu adı zevk ve keyiftir.
Zevk almak, keyif duymak ancak KÜLTÜR ile mümkündür. Resimden zevk almak için sergiler bedava. Konserler de pahalı değil, tiyatrolar hamburger fiyatına.
Aşk ve sevgi zaten bedelsizdir.
Kötü gün parası kadar, belki ondan daha da önemli olan bu zevkler ve mutluluklardır. Bunlara sahip olmak ancak kültürle mümkündür. Para kazanmaya emek verdiğiniz kadar kültür edinmeye de emek verin.
İster genç olun, ister yaşlı.
Yaşınızla barışık değilseniz zaten ihtiyarsınız demektir!
Şimdiki tutkulu projem bir ceviz ormanı yetiştirmektir. Fidanları dikmeye başladım bile. Ceviz fidanı, 8 yıl sonra ağaç olup ceviz verirmiş. Şimdi 76 yaşındayım, yani 84 yaşımda ceviz kıracağım. Bu kez kendi cevizlerimi…”
 
Ne çok istemiş ki, kendi cevizlerini kırabilmiş İshak Bey… Bu dünyada 1927 yılında başlayan ömrü, 2016 yılında sona ermişti. Yani 89 yaşında… Ne mutlu ona ki, kendi cevizini kırma hayal ve amacına ulaşırken, geride kalanlara da büyük bir hedef bırakmış… Hayatı yaşama hedefi…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.