Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye'ye olası etkileri

A -
A +

Tüm dünya finans, ekonomi ve enerji çevrelerinde son aylarda konuşulan ortak konu: Petrol fiyatlarındaki keskin düşüş. Haziran ayında 115$ olan varil fiyatı, bu hafta itibariyle 63 $'a indi. Petrol şirketlerinde işten çıkarmalar başladı. Ancak petrol fiyatlarındaki bu düşüşün (ki hangi noktaya kadar devam edeceği henüz kestirilemiyor) işten çıkarmalar dışında, daha büyük sonuçları olacağı kesin. Birçok ülkenin ekonomisini ve dolayısıyla siyasetini etkileyecek bir domino etkisi ile karşı karşıyayız demek sanırım durumu abartmak olmayacaktır.

Petrol fiyatlarındaki düşüşün sebebi ne? Enerji sektörüne ait tüm komplike literatür ve zor jargonun aksine gayet basit bir şekilde açıklanabiliyor bu. Arz artıyor, talep düşüyor. ABD ve Suudi Arabistan petrol üretimini arttırdı. Uzun zamandır iç çatışmalardan petrol üretimini yavaşlatan Libya, kervana katılarak petrol üretimini eski seviyeye çekmeye başladı. Bununla beraber petrol talebinde düşüş var. Almanya ve Çin gibi dev ekonomilerdeki yavaşlama, petrol talebini azaltarak, arzın yükseldiği bir ortamda, fiyatın düşüşüne katkıda bulunuyor. OPEC ise bu gidişe bir son vermiyor...

Peki, Bu küresel ekonomiyi nasıl etkileyecek? Daha özelde ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan üzerinde etkisi ne olacak? Ve elbette Türkiye bu süreçten nasıl etkilenecek?

Tüm bu soruların cevabını enerji piyasalarına son derece hakim bir isim olan Sanko Menkul Genel Müdür Yardımcısı Aytun Bilgin'e soruyorum.

Türkiye ile başlamak gerekirse, The Economist dergisinin son kapak hikâyesinde Türkiye'nin ismi petrol fiyatlarındaki düşüşten en olumlu etkilenecek ülkelerden biri olarak zikrediliyor. Gerçekten öyle mi?

Bilgin, son gelişmeleri şöyle yorumluyor: "Belki de yüz yılın değil, iki yüz yılın fırsatı... Tüm dünyada dezenflasyon süreç, düşük faiz ve finansman yükü (en geniş cari açık dönemini en düşük faiz ile geçiyoruz), sadece petrolde değil hemen birçok ham maddelerde düşen fiyatlar.  Kısaca enflasyon konusunda bu kadar olumlu dışsal zemin gerçekten tarihi bir 'durum'.  Ancak bu, şu anda sadece bir 'durum'. Bu durumun 'fırsata'' döndürülmesi için gereken her şey tam olarak şimdi-şu an yapılmalı" diyerek başlıyor tabloyu anlatmaya.

Ve yedi maddede detaylandırıyor, petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye ekonomisine olası etkilerini:

1) Akaryakıt fiyatlarındaki indirimden dolayı elde kalan miktar tüketime katkı da yapacak. Şöyle ki, bir depo için 250 TL veren tüketici 210 TL vermeye başladığı için elde kalan 40 TL farkı tasarruf edeyim veya gidip yatırım yapayım diyemeyeceğinden "harcanabilir" bir tasarruf oluşacak. Bu özellikle büyüme konusunda sorunlar olan ortamda iç tüketimin desteği anlamında iyi haber.

2) Diğer yandan petrol ve emtia fiyatları enflasyon ile mücadeleye destek olurken, iç tüketimdeki olumlu etkinin enflasyonu yukarı itme ihtimali bu dönemin tam olarak verimli kullanılması için risk.

3) Petrol fiyatları aslında en çok maliye için önemli çünkü Türkiye'de vergi sistemimizin en önemli parçası enerji fiyatları. Maliye buradaki kaybını artan ekonomik aktivite ile kapayabilir ise sorun olmaz. Aksi halde bütçe için negatif etki.

4) Hane halkı "harcanabilir bir tasarruf" elde ederken üretici-sanayici petrol fiyatları dolayısı ile maliyetlerde önemli bir olumlu etki yaşayacak. Bu şunun için önemli dünya durgunluk içindeyken bir de bizim ihraç pazarlarımız olan bölgeler petrol fiyatlarından olumsuz etkilenen bölgeler olduğundan, düşen maliyetler fiyat rekabeti veya indirimler yolu ile ihracat için bir destek olmalı.

5) Seçimler yaklaşırken düşen enflasyon ve artan ekonomik aktivite bütçeden yapılacak az-çok seçim yatırımlarının daha az kullanılmasını gerektirebilir.

6) Bir diğer dolaylı konu, Körfez ülkelerindeki olası bir daralma oradan Türkiye'ye gelen finansman ve yatırımlar için olumlu sonuçlar vermez.

7) Rusya-İran. Bu ülkelerin petrol fiyatlarından dolayı girecekleri yeni ortamın Türkiye'ye ekonomik etkilerinden çok siyasi etkileri önemli. Çünkü Rusya ambargo ve petrol fiyatları sonrasında artık Türkiye ile ilişkileri daha ön sıralarda tutacak. İran ise ertelenen görüşmeler ve geçen sene % 50'lere çıkan enflasyon ve 60 milyar dolardan fazla yenileme yatırımına ihtiyaç duyan petrol sanayi sorunlarının üzerine bir de petrol fiyatları travması ile karşı karşıya. Bu, İran'ı ekonomik olarak oldukça sıkıştıracak kesin ama bu sıkışma siyaseten neler getirecek bu Türkiye için önemli...

Peki ya küresel ekonomi nasıl etkilenecek bu durumdan? Aytun Bilgin ana aktörlerin bilançosunu çıkarıyor:

Petrol Üreticisi Ülke Ekonomileri

1) Rusya: Aslında çok fazla söylenecek bir şey yok. Durum o kadar açık ve net ki. Ağır bir devalüasyon ve para çıkışı ile oyun daha yeni başladı. Devalüasyon+Ambargo+Bütçe açığı+Kırım+Ukrayna+Suriye, sonuç ağır hasar.

2) İran: Geçen yıl Enflasyon % 50'yi gördü, petrol endüstrisinin yenilenmesi için hemen 60 milyar $ gerekli idi. Görüşmelerin uzaması (ki 2015 Haziranı'na çok var) ekstra yük demek. İran'daki algı bütün bu olayın sanki İran'a bir komplo olduğu yönünde. Durum ağır hasar.

3) ABD: En ilginç durum burada çünkü çok farklı etkileşimler söz konusu.
FED, enflasyona aşağı yönde baskı yapacağı için durumdan memnun değil ama diğer taraftan hane halkı için harcanabilir ciddi bir rakam oluşturacak ki bu tüketimi ve paranın devir hızını arttırır ise FED için iyi haber. Diğer taraftan son yıllardaki istihdam artışının büyük kısmı petrol endüstrisinden eğer istihdam darbe alır ise bu durum FED için kötü. Obama seçimlere giderken partisine yeterli desteği veremiyor bu yüzden petrol fiyatlarının düşmesi ile özellikle orta sınıfta ciddi bir harcanabilir tasarruf oluşacak ki seçim öncesi parti için en iyi haber.
Dışişleri ise Rusya'ya Kırım-Ukrayna-Suriye sebebi ile verilemeyen "cevapsızlıktan" rahatsızdı, onlar petrol fiyatları dolayısı ile İran ve Rusya'nın "başına gelecekleri", "memnuniyetle" karşılıyor. Ki bunun ilk işareti veya "tesadüfü" 7 ay ertelenen İran görüşmeleri ile geldi.
ABD'de North Dakota, Bakken vs. gibi birçok yeni petrol zengini bölgede pizza dağıtacak elemanlara bile ortalama üniversite mezunu maaşı veriliyor. Bu bölgeler tam bir "oil boom" [petrol patlaması] yaşıyor. Teksas son 6 yıldır inanılmaz bir petrol üretimine ulaştı. Ancak şimdi bu fiyatlar ile devam etmek mümkün değil. Yapılan yatırımlarda sert bir düşüş muhtemel.
ABD'de haziran ayında bir tabu yıkılmış ve sınırlı da olsa ham petrol ihracına izin verilmişti. Bu durum Amerikan petrolcülerini gelecek için oldukça heyecanlandırdı. İlk sembolik birkaç tanker ihraç Güney Kore'ye yapıldı. Bu arada ABD'nin Suudi Arabistan'dan aldığı petrol miktarı en alt seviyelere kadar düştü. 2015 yılında ABD net petrol ihraç eden bir ülke olacak.
Hatta yeni pazarlara petrol ihraç edecek (idi). ABD'nin hem kazananı hem kaybedeni oldukça çok ama, % 65 iyi % 35 kötü derim ben.

4) Suudi Arabistan-Körfez: Dünyanın çıkarma maliyeti en düşük bölgesinde durum gayet net: Uzun vadeli pazarları kaybetmektense kısa vadeli kâr azalması iyidir. Durumdan stratejik olarak en çok faydalanan grup. İran-Rusya-ABD petrol endüstrisinin bu fiyatlar ile yatırım yapması mümkün değil.

Petrol sanayi-rafineri-boru hatları vs. pahalı ve yatırım isteyen işler, kaynak ayırmazsanız bir süre sonra hiç altından kalkamazsınız. ABD petrol sanayi son 30-35 yılın en büyük üretim rakamlarına ulaşmış ve 2019 yılında üretimde Suudi Arabistan'ı geçerek dünyanın 1 numaralı üreticisi olma imkânı doğmuştu. Fiyatlar 80 $ civarında devam eder ise bu oldukça zor olabilir.
Bu arada Rusya ve İran'ın aldığı hasar, Körfez ve Suudiler için "bonus"...

5) Çin: AB-Rusya ilişkilerindeki kötüleşme bir Çin-Rus yakınlaşması sağlasa da bence bu o kadar mümkün bir durum değil. Çin şimdi hem ucuz petrol ile durgunlaşan ekonomisine destek bulacak hem de büyüme için gerekli kaynak kısmi olsa da bulunmuş olacak.

.....

Not:
Louis Fishman, Gezi vs Ferguson başlıklı makalem (https://turkiyegazetesi.com/ceren-kenar/583587.aspx) konusunda bir yazı kaleme almış (http://louisfishman.blogspot.com.tr/2014/12/gezi-and-ferguson-reply-to-ceren-kenar.html). Maddi hataları barındıran ve yazımdan anlamı değiştirecek seçicilikte alıntılar yapan bu makalenin içeriğine cevap vermeyi anlamsız buluyorum. Zira Fishman'ın bir öğrencisini azarlar üslupta yazdığı bu makalede kullandığı yaftalayıcı ve aşağılayıcı üslup ile muhatap olarak alınmayı hak etmediğini düşünüyorum. Bununla beraber daha sonrasında twitter üzerinden tacize varan, bir akademisyenden çok, bir ergen aktiviste yakışan tavırlarını da bir cevapla ödüllendirmek niyetinde değilim. Fakat makalesindeki intihal iddiası konusunda bir açıklama yapmam lazım. İntihalin, TDK'ya göre tanımı: "Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması." İntihal konusunda bir referans kaynağı olan Harvard Guide to Using Source'a göre, common knowledge, yani "bilinen gerçekler" konusunda bir makalede kaynak göstermemek intihal kapsamına girmez (http://isites.harvard.edu/icb/icb.do?keyword=k70847&pageid=icb.page342055.) Makalemde hiçbir kişinin ifade, buluş veya düşüncesini kaynak göstermeden kullanmadığım açıktır.

Bahsi geçen yazının giriş kısmında Ferguson'da yaşanan "bilinen gerçekler" özetlenmiştir. Burada başka kaynaklarla beraber Wikipedia'dan da faydalandığım doğrudur. Fakat makalenin intihal olduğu ima edilen ve sadece olgusal gerçekleri içeren ilk bölümünde geçen, "9 Ağustos günü, Michael Brown, bir arkadaşıyla yolda yürürken, polis tarafından durduruldu... Bu sırada, Michael'ın katili olan polis Darren için destek gösterileri yapan Amerikalılar da oldu. Darren Wilson'a destek için bir web sitesi bağış kampanyası başlattı.

Birkaç gün içinde Darren için 400.000$ toplandı. Ferguson'da bazı polis memurları görevleri sırasında üzerinde 'Ben Darren Wilson'ım' yazan kolyeler takmaya başladı" benzeri ifadeler konusunda kaynak göstermemek intihal kapsamına girmez. Elbette burada bir özensizlikten bahsedilebilir, yerinden bildirmenin faziletleri üzerine ahkam kesilebilir veya Ferguson'daki GBT kayıtlarının da incelenmesinin makaleye kalite katacağı vurgulanabilir. Ancak intihal iddiası yanlış ve haksızdır.

Bununla beraber, Fishman'ın makalesini çeviren ve hatta kendisini (twitterdaki tacize varan sataşmaları sonucu) bloklamamı bile haber yaparak Türkiye haberciliğine müthiş bir katkı yapan Diken sitesinin intihal konusundaki bu hassasiyeti takdire şayandır. Zira sitenin genel yayın yönetmeni, Erdal Güven, geçtiğimiz Ekim ayında tam teşekküllü bir intihale imza atmış ve tesadüfe bakın ki bunu ortaya çıkaran da ben olmuştum (https://twitter.com/cerenkenar/status/393021005372727296.) Sanırım bu izah konunun gerçek mahiyeti konusunda fikir verecektir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.