Yemen meselesinde Türkiye nerede durmalı?

A -
A +
Önce kısa bir özet... Yemen'de ne oldu?
Yemen 2011'de başlayan Arap devrimleri rüzgârının hissedildiği yerlerden biri olmuştu. Diktatör Ali Abdullah Salih'in kötü yönetimine, insan hakları ihlallerine ve yolsuzluklarına karşı Yemenliler sokağa dökülmüş, yeni bir yönetim talep etmişlerdi. Özellikle el-Kaide'ye karşı verdiği mücadele nedeniyle ABD ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen Salih, bu ülkelerin zorlaması ile iktidardan çekilmiş, yerine bir geçiş hükümeti kurulmuştu. Bu "barışçı" geçiş örnek bir model olarak övüldü, "Yemen modeli" gibi bir kavram ortaya çıktı ve bu model Suriye için bir çözüm önerisi olarak lanse edildi.
Ancak işler umulduğu gibi ilerlemedi. Anadolu Ajansı muhabiri Samet Doğan ile dün yayınlanan röportajımda bu sürece nasıl gelindiği detayları ile anlatılıyor. Kısaca toparlamak gerekirse; Yemen'de oluşan iktidar boşluğunu, İran silah desteği ile güçlendirdiği Husiler'in darbesi ile kullanmak istedi. Husiler başkenti ele geçirdi, Cumhurbaşkanlığı sarayını kuşattı, meşru iktidarı silahla devirdi. Bunun sonucunda ise Suudi Arabistan'ın müdahalesi geldi.
Suudi Arabistan'ın öncülüğünde bir koalisyon Yemen'e operasyon düzenliyor. Koalisyonun diğer üyeleri şunlar: Mısır, Sudan, Katar, Ürdün, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn. ABD operasyona lojistik destek sağlıyor. İngiltere ve Fransa operasyona desteğini açıkladı.
Operasyona karşı olan ülkeler ise İran, Rusya, Çin ve Umman.
Türkiye ise bu askerî operasyona diplomatik destek veriyor. Herhangi bir askerî destek sunmuyor. Hem Arap dünyasını hem de Batı'nın konsensüs ile desteklediği Yemen krizi üzerinden, İran'ın bölgedeki yayılmacı ve agresif politikalarına dikkat çekiyor.
Burada yanlış, makul olmayan, ölçüsüz bir tepki var mı?
Muhalefete göre var.
CHP bu krizde taraf alınmaması gerektiği kanaatinde. CHP'nin dış politikasını belirleyen iki eğilim var gibi görünüyor. 1- Suriye'de Esad rejiminin Türkiye'de savunuculuğu pozisyonunu üstlenmek, 2- "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim" vecizesi ile özetlenecek "dış politikada krizlere taraf olmasak, dış politika geliştirme ihtiyacımız kalmaz" inancı. Türkiye gibi bölgesel bir güç olma yönünde önemli adımlar atan bir ülkenin, Yemen krizi gibi tüm aktörlerin pozisyon aldığı bir krizde "tarafsız" kalmasını, pozisyon almamasını önermek, böylesi bir anlayışın tezahürü olsa gerek.
Diğer tarafta ise cemaat kalemleri, liberal ve sol kamuoyunda yaygın bir eleştiri ve endişe var. Türkiye'nin bu operasyon üzerine İran'ı eleştirmesi bu kesimde olumsuz karşılandı. 2009-2010 yılında Türkiye'yi İran'cı olmakla suçlayanlar, şimdi Türkiye'nin İran'ı eleştirmesinden rahatsız. Bu eleştirileri analiz etmek mümkün değil. Bir liberal için İran savunuculuğu yapmak, muhalefet olarak prensip yerine. "AK Parti ne yaparsa yanlış yapar" anlayışını benimsemenin trajik bir sonucu olsa gerek...
Peki, Türkiye neden bölgede artan İran yayılmacılığından rahatsız?
1- İran, Türkiye'yi bölgesel bir rakip olarak görüyor ve bu etkiyi kırmak için pek de diplomatik olmayan yollara başvuruyor. İran'ın Türkiye'de çözüm sürecini baltalamak için elinden geleni yaptığı sır değil. Murat Karayılan'ın sözleri ile sabit: "İran, süreci onaylamamamız halinde yardım ve istediğimiz her şeyi verme teklifinde bulundu." İran'ın, Türkiye aleyhinde yoğun propaganda yaptığı, Türkiye'nin bölgesel müttefiklerini (Irak Kürdistan'ı yönetimi, Lübnan 14 Mart koalisyonu ve elbette Suriye muhaliflerini) tehdit ettiği malum.
2- Türkiye'nin genel Orta Doğu stratejisinden İran'ın mezhepçi ve saldırgan politikaları bölgede istikrar ve demokratikleşmenin önünde bir engel olarak görülüyor. Suriye'de Esad'ın katliam sponsoru, Irak'ta Sünnileri radikalleştiren Şii milislerin insanlığa karşı suçlarının müsebbibi bir rejim mevzubahis olan. Böylesi politikalar, bölgede hem Şiiler hem de Sünniler için mezhepçiliğin ve radikalliğin artmasına ve bölgenin bir mezhep çatışmasına sürüklenmesine sebebiyet veriyor. Türkiye için mezhep çatışması senaryosu en kötü senaryo. Özellikle Amerika'nın zımni desteği ile artan İran yayılmacılığı bu nedenle Türkiye'nin hem içeride hem de dışarıda huzurunu bozan bir etken oluyor.
Bu nedenle de, Türkiye, hem Batı blokunun hem de Arap ülkelerinin konsensüs içinde olduğu Yemen krizi üzerinden bölgedeki İran tehlikesine dikkat çekiyor.
Akıllıca değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.