Putin Erdoğan görüşmesi

A -
A +
Başbakan Erdoğan'ın Rusya ziyareti, iç gündemin tozu dumanı altında kalmamalı. Zira Türkiye ile Rusya liderlerinin görüşüyor olması, görüşülen konuların içeriğinden bağımsız olarak her zaman çok önemlidir ve küresel düzeyde takipçileri vardır. İhmal edilmeye gelmez. 
Kaldı ki, Eylül'de yapılan G-20 zirvesinin ardından ilk defa bir araya gelen Putin ile Erdoğan arasındaki sıcaklık, fotoğraflara ve söylemlere yansıyan bir yakınlaşmayı gösteriyor. Putin'in "ilişkilerimiz çok güzel seyrediyor" sözlerine Erdoğan'ın "bu buluşmayı özlemle beklediğini" belirterek karşılık vermesi es geçilmemesi gereken detaylar. Görüşmenin her adımı taktik incelikler ihtiva ediyor. 
St. Petersburg'daki görüşme öncesinde Rus Devlet Ajansı'nın Erdoğan ile yaptığı mülakat ve içeriğindeki mesajlar da buna dahil. Orada Dostoyevski okuyan, formuna dikkat eden, Türkiye'nin milli gelirini 1 trilyon dolar hedefine taşımaya çalışan, Rusya ile iş birliğinden büyük memnuiyet duyan bir başbakan profili var. Üstelik söyleşinin sonunda "Spasiba" diyerek Rus halkının gönlüne uzanan bir dille konuşuyor. 
Stratejik iş birliği yoluyla şimdilerde 35 milyar dolarlarda seyreden Türkiye Rusya arasındaki ticareti, 2020 yılına kadar 100 milyar dolara çıkartmak hedefleniyor. Doğal gazımızın yaklaşık %56'sını temin ettiğimiz Rusya ile daha da derin enerji ve ulaşım işbirlikleri arzu ediliyor. Rusya'daki Türk yatırımlarının toplam hacmi 50 milyar dolar civarında. Bu rakamı daha da yukarı çekmek ancak siyasetin açacağı yoldan yürüyerek mümkün olabiliyor. Siyaset kapıyı açtığı anda ticaret arkadan hızla pazara nüfuz ediyor. 
Savunma sanayi açısından da yeni bir yönelim söz konusu. Rusya ve Çin'in de dahil olduğu füze ihalesi üzerinde yoğun tartışmalar sürerken, iki ülke arasındaki ticarette savunma sanayinin de payı artacak gibi görünüyor. Erdoğan röportajında Rusya ile bir dizi teçhizat alımı konusunda görüşüldüğünü, hatta bir kısmının alındığını ifade ediyor. St. Petersburg toplantısının ardından NATO yetkililerini zıplatacak yeni kararlar alınırsa şaşırmamak gerekiyor.
Bu arada Rusya ve Türkiye yetkililerinin bir araya geldikleri gün The Times'da çıkan (baş yazı) ve Erdoğan'a yönelik eleştiriler içeren yazıyı da atlamayalım. Yazıda Erdoğan demokrasi düşmanı, insanların evlerine kadar müdahale eden bir otokrat olarak tarif ediliyor. Nitekim daha önce de Guardian'ın Avrupa editörü Ian Traynor, Putin, Erdoğan ve Macaristan başbakanı Orban'ı otokrat liderler olarak tanımlamıştı. Ona göre bu üç lider Avrupa demokrasilerinin aksine medyayı susturan, muhaliflerini hapse atan, her şeyi kontrol etme meraklısı insanlardı. 
Erdoğan hakkında yakın zamanda bu tür yazıların artması hiç şaşırtıcı olmayacak. İç gündemdeki konular da buna imkan sağlayan bir zeminde gelişiyor.
Lakin Avrupa'dan yükselen eleştirel tutuma sebep sadece bu mu derseniz, Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerini derinleştirdiği bu günlerde başka resimleri de görmek gerektiğini söyleyebilirim. Öncelikle bugünlerde Ukrayna yönetimi AB'ye restini çekmiş durumda. AB ile olan tüm anlaşmaları askıya aldığı gibi, bunun ülke menfaati gereği olduğunu da açıklamış bulunuyor. Almanya ile Rusya arasında sıkışmış olan Ukrayna kendi yolunu artık yüksek sesle ifade ediyor. 
Bilindiği gibi Rusya, Ukrayna'nın Beyaz Rusya ve Kazakistan ile birlikte olduğu alternatif gümrük birliğine dahil olmasını arzu ediyor. Dolayısıyla Ukrayna'nın bu tavrı Avrupa'ya atılmış bir gol. Türkiye ile Rusya'nın derinleşen ilişkisi ise Avrupa aynı taktikle oynamaya devam ederse, o kaleye başka gollerin de gelebileceğini gösteriyor. İlgiyle izliyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.