N'olur yormayın bizi!

A -
A +
 
 
Son zamanların en gözde adamı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.
Akşamları herkes onun sosyal medyadan ne rakamlar vereceğini, Bilim Kurulu toplantılarından sonra hangi açıklamaları yapacağını bekliyor.
Bakan'ın Ankara'da düzenlediği basın toplantılarını ben de herkes gibi televizyondan takip ediyorum.
Açıklamanın en flaş cümleleri soru cevap kısmından çıkıyor. Ne var ki bu soru cevap faslında şişiyorum.
Eline mikrofon alan muhabir arkadaşlar, 'iki sorum var, üç sorum var" diyerek hep benzer soruları yöneltiyor; hem muhataplarını hem de ekranları başında oturan milyonlarca insanı bayıyor.
Cevabı belli meseleleri bile soran oluyor.
Bakan ise hekimliğin verdiği alışkanlıktan olsa gerek, sakince ve dikkatle dinleyip sabırla tek tek cevap veriyor. Belli ki akılda soru işaretleri kalsın istemiyor. Ama emin olun onun yerinde başka biri olsa bir gün patlardı.
Muhabir arkadaşlar biraz hazırlanın gelin, önce birbirinizin ne sorduğunuzu dinleyin, Bakan'ı da milleti de yormayın!
 
"Organize dangalaklık"
 
İstanbul'da belediye otobüsünde vatandaşın tıklım tıkış görüntüsü çıktı.
İBB Sözcüsü Murat Ongun, pazar günü sabahın köründe çekilen fotoğrafın organize bir karalama ürünü olduğunu söyledi. "Sabah 6’da kasten toplu binişler gerçekleşiyor" dedi.
Ama işin aslının hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı. Yolcuların servis şoförü, konfeksiyon işçisi, aşçı, temizlik görevlisi, çaycı, çöpçü ve güvenlik görevlisi gibi işine giden emekçi insanlar oldukları, birbirlerini tanımadıkları ve önceki haftalarda da aynı şekilde aynı otobüse bindikleri belirlendi.
İstanbul'daki beceriksizliğe nasıl bir kılıf bulsak diye kıvrım kıvrım kıvranan candaş medya, Ongun'un açıklamasına hemen atladı.
Hatta Hürriyet'te Ahmet Hakan “eğer bu doğruysa” dedi ama doğruymuş gibi "Virüse yakalanmayı ve virüsü bulaştırmayı göze alarak böyle bir organizasyon yapmak... 'Organize kötülük' değil, tam anlamıyla 'organize dangalaklıktır'. Öyle bir dangalaklıktır ki 'Herkes evlerine kapanmışken pazar günü sabahın köründe nereye gidiyor bunlar?' sorusunun akıllara gelebileceğini bile hesaba katmamıştır" diye yazdı.
-Daha otobüslerin yoğunluk durumundan bile haberi olmayan bir belediye.
-Skandalı "kasten toplu biniş" gibi komik bir gerekçe ile örtmeye çalışan bir belediye yönetimi.
-İşinde gücünde olan insanları araştırmadan dangalak ilan eden bir medya...
Yaşananlar yazarın tarifine ne güzel uyuyor: Organize dangalaklık...
 
Mesafe hayat kurtarır
 
Koronavirüs sebebiyle hayat kurtaran önemli bir kuralı hatırladık: Sosyal mesafe!
Mesafe aynı zamanda bir güvenlik meselesidir. Komandolara iç güvenlik eğitimi sırasında ilk bu öğretilir. Askerler avcı kolunda intikal ederken, aralarında hava şartlarına ve gün ışığına göre mesafe bırakırlar. Ancak arazide birlikten kopma korkusu yaşayan askerler, dip dibe gider ki bu bir ölümcül hatadır. Mayın tuzaklamalarında ve kalleş pusularda can kaybının çok olmasının en önemli sebebi bu kurala uymamaktır.
Aslında bu durum hayatın her alanında geçerli değil midir?
Mesela trafikte.
Sürücüler önlerinde giden araçları, kendi hızının en az yarısı kadar mesafe bırakarak takip etmelidir. Saatte 80 kilometre hızla gidiyorsa, 40 metre ara bırakmalıdır. Ancak İstanbul trafiğinde bu kurala neredeyse hiç uyulmuyor. Araçlar peş peşe. Kimi zaman bir iki metreye kadar düşüyor. Tabii bu durumda kazalar ve can kayıpları kaçınılmaz oluyor. Hasılı, mesafe her zaman iyidir. Mesafe hayat kurtarır. Bu günlerde bunu yaşayarak daha iyi anlıyoruz.
 
Utanırlar mı bilmem!
 
Yapılan analizlere göre koronavirüsü İstanbul ve İzmir'e Avrupa'dan gelenler getirmiş. Bunlar daha sonra Kocaeli, Ankara, Antalya gibi şehirlere taşımış.
Virüsü Karadeniz'e bulaştıranlar da gurbetçiler ve onların hasta ettiği kişiler olmuş. Anadolu illerindeki salgının kaynağı ise umreden dönenlermiş.
Umre yolcularının toplam vakalar içinde oranı yüzde 16 imiş.
Bütün salgını umreden gelenlere yıkmaya kalkışanlar ve bu vesileyle dinî değerlerle saldıranlar utanır mı?
 
Bugünler
 
Allah ömür verirse içinden geçtiğimiz bu salgın günlerinden geriye anlatacak çok şeyimiz olacak.
"Hey gidi günler hey! Kimse evinden çıkamamış, haberler tele-röportajlarla hazırlanır olmuş, bazı gazeteler virüs ilaveleri vermiş, hekimler koca koca gazetelere başyazar yapılmıştı" diyeceğiz.
 
Bravo TRT
 
TRT, koronavirüs sebebiyle eve hapsolan izleyiciler için nostaljik dizi ve filmlerden, spor programlarından 'hayat evde' yayın kuşağı hazırladı.
Dijital platformlardan sıkılanlara, haber kanallarının aynı adamlarla dönen bitmez tükenmez koronavirüs tartışmalarından midesi bulananlara, yeni program çekilmediği için tekrarlar arasında “zap manyağı” olanlara, iyi bir alternatif...
Bravo TRT. Tebrikler İbrahim Eren. Çok isabetli bir karar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.