Sistemin böylesi!..

A -
A +

Yönetimler, ister demokratik (çoğulcu) sistemler olsun, isterse tekilci (baskıcı ya da hoşgörülü) sistemler olsun; iyi veya kötü olmayı, kendi bünyelerinde taşıyorlar.

Şu gök kubbenin altında söylenmedik söz olmadığı gibi; düşünülmemiş ve denenmemiş rejim ve sistem de yoktur. Nitekim; Antik Çağ filozoflarından Aristo, yönetim şekillerini şu şekilde sıralıyor:

1. Monarşi (Tek kişinin iyi yönetimi)

2. Aristokrasi (Azınlığın iyi yönetimi)

3. Politeia -Cumhuriyet- (Çoğunluğun iyi yönetimi)

4. Tirani -zorba yönetim- ( Tek kişinin kötü yönetimi)

5. Oligarşi (Zengin azınlığın kötü yönetimi)

6. Demokrasi (Çoğunluğun kötü yönetimi)

Görüldüğü gibi; yönetimler, ister demokratik (çoğulcu) sistemler olsun, isterse tekilci (baskıcı ya da hoşgörülü) sistemler olsun; iyi veya kötü olmayı, kendi bünyelerinde taşıyorlar. Yani, tek kişinin iyi yönetimi olabileceği gibi, kötü yönetimi de pekâlâ olabilir. Aynı şekilde, çoğulcu sistemlerin de iyisi ve kötüsü olabiliyor.

Beyninin her zerresi birer güneş olan, büyük İslam âlimi Seyyid Abdülhakim Efendi Hazretleri, önemli bir tespitte bulunup şöyle buyurdular:

"... Dünyada her kaidenin bir istisnası vardır. Yalnızca bir kaidenin (kuralın), dünya kuruldu kurulalı, ta kıyamete kadar istisnası yoktur! O da; hüküm galip olana aittir; yani, güç kimde ise, kuralı o belirler!"

Yukarıdaki yönetim şekillerine bakıldığında; gücü ellerinde bulundurduklarını görürüz. Aksi halde, yani güçsüz, yönetemez.

İşte; bütün mesele, bu gücün; nasıl ve niçin kullanıldığı meselesidir! İyi veya kötü derken de; bu gücün nasılını ve niçinini değerlendirerek karar veriyoruz.

Yalnızca nasılının gereğini yerine getiren ve iyi diye tanımlanan beşeri sistemler vardı ve bu gün de olabilir. Tarihte bilinen meşhur örneğiyle; Nuşirevan'ın yönetimi bu şekilde idi.

İnsanların iyi diye tanımladıkları ve hoşnut oldukları sistemlerin temelinde "adalet"in yattığı görülür.

Bugün Batı; onca acı tecrübelerden sonra; deneme-yanılma ile; yalnızca, bu nasılın cevabını bulup, "adil" sistemini kurdu ama; niçininin cevabını veremediği için noksan kaldı. Oysa, niçinde maneviyat vardı ve Batı, bundan yoksun olduğu için, bir türlü buhranını yenememekte ve gerekli huzura kavuşamamaktadır.

Batı'nın karnı tok, sırtı pektir ama, ruhu açtır!

Doğu'nun hâli ise, Batı'dan binbir kere daha kötüdür; zira Doğu, daha neyini kaybettiğinin farkında değildir! Hakikati ceket astarının içinde unutan Doğu, kurtuluşu, hâlâ Batı'nın nasılında arıyor!

Batı, nasılını bulmuşken; Doğu ise, hem nasılından ve hem de niçininden mahrum bir halde; bakalım daha ne kadar sürünecekler?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.