Anka Kuşu -2-

A -
A +

Artık; 'muhtar bile olamaz!', 'siyasi hayatı bitti!' şeklindeki başlıklarla, vesayet gazeteleri yarış hâlindeydi. O ise, aydınlığın karanlığın içinden çıkacağını biliyor; sabır ve metanetle, millete hizmet yoluna devam ediyor ve bu cümleden olarak; kendisi yasaklı olmasına rağmen siyasi parti kuruyordu.

Tam bu aşamada Üsküdar'daki evinde kendisini ziyarete gittim. Hapisten yeni çıkmıştı; siyasi yasaklı kılınarak; dışarısı da ona zindan edilmişti. Her yanı, çelik duvarlara örülmüş, yalnızca nefes alması için küçücük bir pencerecik bırakılmış; o da demir parmaklıklarla örülmüştü.
Ama unuttukları; her tarafını kapatıp, nefes için bıraktıkları o pencereciğin Allah'a açık oluşu idi! O Allah c.c. ki, Kapalı gönülleri açıp 'inşirah'a kavuşturur. Zorluklarla birlikte kolaylığı yaratır ve zifiri karanlıklardan aydınlığı çekip çıkarır. Ve; 'kâfirler istemese de; Allah c.c. nurunu tamamlar!'
Muhtar bile olamayacak, siyasi yasaklı bu adam; önce genel başkan ardından başbakan ve genel başkan (on iki yıl) ve şimdi de; milletin doğrudan seçtiği CUMHURBAŞKANI seçildi.
Daha başbakanlığının ilk yıllarında; asırlık kronikleşen ve son otuz yılda ayyuka çıkıp on binlerce gencin kanına ve canına mal olan bir soruna el attı. Gittiği Diyarbakır meydanında halka seslenirken: 'Kürt sorunu benim sorunumdur!' diyerek ve akabinde 'Çözüm Süreci'ni başlatarak; yüz yıllara baliğ olan ezberleri bozdu.

İçeriden ve dışarıdan herkes, ona dudak bükerek baktı. Böylesine büyük bir işe koyulmasını; cahil cesareti olarak yorumladılar. Taşın altına yalnızca elini değil, bütün bedenini koyduklarını görünce de; kazın ayağının, tahminleri gibi olmadığını anladılar. Şehit kanından beslenen dış ve  iç vesayet erbabı; seneler senesi kendilerini 'sadık bende' olarak kurgulayıp besleyip geliştirdikleri 'paralel'i de yanlarına alarak, hükümet aleyhine envay-i çeşit kalkışma denediler. Tüm bu hain planların merkezine de Tayyip Erdoğan'ı oturttular.

Dün Sultan Abdülhamid'e reva görüp işledikleri soysuzlukları bugün, aynı tanımlamalarla ve çok daha aşağılık iğrençliklerle Tayyip Erdoğan için yazıp-çizip, söylüyorlar.

Çünkü; değirmenine su taşıdıkları ağa-babalarının çanlarına ot tıkılacağı endişesine kapıldılar!

Onlara ve dışarıdaki ağa-babalarına göre barış, Kaf Dağı'nın ardında idi! Onu oradan alıp getirecek ve Türkiye sathıyla birlikte tam bölgeye hakim kılacak, ancak, Anka Kuşu olabilirdi.
Bu aziz millet, yüz yıldır beklediği ve beklerken sabır taşlarını çatlattığı Anka Kuşu'nu bulmuş, başına taç etmişti. Artık, nadanlar ne yapıp etseler de Anka Kuşu'nu avlayamayacaklardı.
Barışa susamış ve bu susamakla ciğeri şerha şerha yarılmış yarasına tuz basanlara inat; Rabbimin izniyle ölüleri dirilten Hazreti İsa-Mesih'i teda'i ettiren izn-i keremiyle; mahut yaralar sarılıp sarmalanacak ve bin yıllık kardeşlik yeniden tesis edilecektir.

... Ve herkes, tarihteki yerini, layık olduğu şekliyle alacaktır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.