Asırlık oyun bozuluyor! -1-

A -
A +
20. Yüzyıl içinde iki büyük dünya savaşı yaşandı; insanlığa, bunların bedeli ise çok ağır oldu. Her iki büyük savaşın da sebebi maddi idi. Ama sonuçları itibariyle; asıl yıkım, insanlığın mana dünyasında oldu. Aradan yüz sene geçmesine rağmen; ne Batı ve ne de Doğu buhranını yenebilmiş değildir.
Birinci Dünya Savaşı petrol sahalarının paylaşımı yüzünden oldu; o sahalar ise, Osmanlı hinterlandında bulunmaktaydı. Batı, Osmanlıya Türk diyor ve ondan öcü gibi korkuyordu. Zira, ellerinde bulundurdukları müstemlekelerini onca masraf ve askerî tedbirlere rağmen idare edemiyor ve her daim her yandan isyanlar yükseliyordu.
Üç kıta-yedi iklim gibi; çok geniş bir coğrafya üzerinde bulunmasına rağmen, Osmanlı diyarlarında sulh-sükun ve huzur hakimdi. Sebebini araştırdılar ve buldular: İmparatorluğun en ücra köşelerine kadar hüküm-perva olan Kur'an nizamı ve o nizamda; yerlerin ve göklerin temsilcisi olan Halife-Sultan'ın varlığı ve etkisi. Öyle ki; senede iki dînî bayramda gönderilen 'selam-ı şahane' ile tüm bu İslam beldeleri hizaya çekilebiliyor!
Başta İngilizler olmak üzere; tüm İslam düşmanları; kendileri için tehlikeli gördükleri bu iki sebebi ortadan kaldırmak için, iş birliği yaparak yoğun gayretlerin içine girdiler.
Bu cümleden olarak, evvela içerisini dizayn ettiler: Askerî ve sivil bürokrasinin tepe noktalarını masonlaştırarak kendi güdümlerine soktular. Para ve mevki-makam vererek ve de nefislerini tatmin ederek satın aldıkları bu kişileri, kendi devletlerinin ve sultanlarının aleyhinde kullandılar.
Mason locaları marifetiyle bu denli şer güçlerini âdeta bir fabrika gibi çalıştırıp; her meslek ve meşrepte bolca hain ürettiler. (Sadrazamlar, nazırlar, seraskerler, paşalar, valiler vb.)
İçimizdeki hainler güruhu, hummalı çalışmalara girişerek; maddi ve manevi olarak; asliyetinden, şahsiyetinden ve haysiyetinden uzaklaştırıcı; yıkıcı, yakıcı ve parçalayıcı hamlelere başladılar.
Milleti, önce saraya ve sarayın değerlerine ve sonrasında da; aynı milleti (Osmanlı milleti) Türk-Ermeni, Rum, Yahudi diyerek ve hepsinden önemlisi; Türk-Kürt, Arap, Arnavut, Boşnak diyerek ve bütün bu şeytanlıklar da yetmeyerek; en sonunda da Sünni-Alevi diyerek birbirlerine düşman ettiler.
İmparatorluğumuzu parçalayıp yıktılar ve bölüştüler; yetmedi.
Önce; parçalanmış bu coğrafyayı İngiliz sahiplendi; ardından, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hep birlikte paylaştılar. Her iki paylaşımda da bize zırnık koklatmadılar. Hem koklatsalardı bile, bizim koklayabilecek hâlimiz yoktu. Zira başımıza musallat edilen bu hainler güruhu, milleti düşman bellemiş ve onunla âdeta savaşıyordu! Yani, millet olarak bizler, 'meşguliyetle tedaviye tabi' tutulmuştuk! Çünkü, onların gözünde milletçe 'deli-divane' idik!
Bakınız, bir asırdan beri Türk-Kürt savaşı yaşanıyor bu ülkede. Son otuz senesi ise, düşük yoğunluklu olarak devam ediyor ve milletimizin on binleri bulan civanmertleri yanında varımızı-yoğumuzu alıp götürdü bu anlamsız savaş. (Yarın devam...)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.