Pazar yazıları -13-

A -
A +
Kalp, Mevla'nın nazargâhıdır. Cümle âlemin hülasası insan, insanın hülasası da kalptir. Kalp hiçbir zaman boş kalmaz; ya Allahü tealanın sevgisi ile ya da O'ndan gayrısının sevgisi ile doludur. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mükerrem oğlu Muhammed Ma'sum Efendi; "Kalp evvela, nefsin saltanatında ve onun idaresindedir. Hak tealanın inayeti ile nefsin hakimiyetinden kurtula. Asl hâline dönüp kemali (olgunluğu) olan yakınlık ve ma'rifete kavuşur" buyurmaktadır. (6. Cilt, 175. Mektup)

Demek ki, kalbin yaratılış hâli, yani aslı; tertemiz bir cevher olup; Allahü tealayı tanımaya ve O'na (azze ve celle) yakin olmaya layık ve müstahaktır. Onu kirleten ve karartan ve Cenab-ı Haktan uzaklaştıran, nefsin isteklerine tabi olması ve insanın zararına olan işleri işlemesidir.
İnsan, dünyada her neyi severse (mal, mevki, şöhret, evlat vb.); bunların hepsi kendi nefsi içindir.

Halbuki Cenab-ı Hak, kurtuluş yolunu apaçık bir şekilde gösteriyor: "Ey sevgili Peygamberim! (aleyhisselam) Ol hicreti terk edenlere de ki, eğer sizin babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kesb olunmuş mallarınız ve kesadından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşnud olduğunuz meskenleriniz, Allahü tealadan ve Resulünden ve O'nun yolunda cihaddan sizlere muhabbetli ise, imdi; Allahü tealanın acele (hemen) ve sonra gelecek ukubat (büyük azap) emrine hazır ve muntazır olun. Allahü teala itaatten huruç eden kavme tevfik ve hidayet vermez." Tevbe Suresi 25. âyet)

Demek oluyor ki; insanoğlunun başına gelen ve daha sonra (Âhiret) gelecek bütün azaplar; sevgide, Allahü tealayı ve O'nun Resulünü ötelemesindendir. Yani kalbini, Allahü tealanın ve Resulünün dışındakilerin muhabbetiyle doldurmasındandır. Bu iki ayrı sevgi birbirine zıttır. Birinin olduğu yerde diğeri bulunamaz. Yani, ya Allahü teala, ya gayrısı sevilir.

Burada ölçü; Allahü teala ve Resulü gerçek manada sevildikten sonra, bu sevginin gereği olarak; onların emrine uyulur. Bundan böyle; yalnızca onların buyurdukları kişi ve nesneler; yine onların buyurdukları miktarda sevilecektir. Dolayısıyla bu sevdiklerimizi de Allahü teala ve Resulü için seveceğiz!

Şayet, kalp aslına döner, İlahi sevgiyle dolarsa; hem kendini ve hem de Rabbini tanır ki, bu tanıma ona başta kendisi olmak üzere her şeyi unutturur! Ma'rifete kavuşan kalp, Allahü tealadan gayrısını görmez. Zira hayal olana bakmaz; bakamaz ki, nasıl görebilsin?!
Allahü tealayı unutup dünyaya dalanların hâlini ise, sevgili Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi ne güzel özetlemişti: "Derdi dünya olanın, dünyalar kadar derdi olur!"

Sevgililer sevgilisi Peygamberimiz de (aleyhisselam); "Dünyanın peşinde koşanı dünya, peşinde koşturur. Allahü tealanın peşinde koşanın peşinde ise, dünyalar koşturulur!" buyurmaktadır.

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat kitabının 1. Cilt 175. Mektubunda; özetle şöyle demektedir: "... İnsana Cenab-ı Hak'dan feyiz ve nimetler devamlı gelmektedir. Kula verilen bütün bu maddî ve manevî nimetler bir an kesilse, onun vücut (varlık) ve kemalat-ı tabi'asından bir eser kalmaz. (Zira her an O'nunla var; her şeyi ile O'na muhtaç) Kula lazımdır ki, göz açıp kapama anı kadar bile Rabbinden gafil olmaya. Ve devam-ı huzur ile sıfatlana. Büyük hüsran ve şaşılacak şeydir ki, nimeti vereni unutup nimetlere dalar. Ve kendisine nimet verene yönelmez ve O'ndan yüz çevirir..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.