Pazar yazıları -15-

A -
A +

Şair Nâbiğa, sevgililer sevgilisi Muhammed aleyhisselamı şu dizeleriyle övmeye çalışır:
"Nazar kıl! Allahü teala sana öyle bir mülk vermiş ki,
Başka her mülkün onun altında titrediğini görürsün.
Çünkü sen güneş, diğer hükümdarlar (peygamberler) ise ancak yıldızdır,
Sen doğduğunda onlardan hiç birisi görünmez."
Ve; bizim şairimiz Üstad Necip Fazıl’ın, Allahü tealanın sevgilisine vurgu yaptığı dizesi:
"Düşünüyorum: O’ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?!"
Evet; bütün peygamberler (aleyhimüssalevat), bütün zamanların peygamberi Muhammed aleyhisselam gibi, yaratılışları gereği; Allahü tealaya âşık.. Muhammed aleyhisselamın, seçilmişlerin önderi olarak yüceliğine bakın ki; Allaha teala da ‘Habibim’ deyip kendisine âşık!..

Cenâb-ı Hakk, kudsi bir hadiste; "Bilinmez bir hazine idim; bilinmek-tanınmak murat ettim" buyurur. Peygamber efendimiz (aleyhisselam), "Hazreti Âdem su ve toprak arasında iken ben peygamberdim" buyuruyor. Allahü teala O’nu "cevami’ül kelim" evvelkilerin ve sonrakilerin bilgilerinin sahibi, bilge (hakim) olarak yarattı. Bilinmeyi ve tanınmayı O’nunla başlatıp O’nunla bitirdi. Zira en ekmel (üstün) tanıma ve bilme O’na aitti.

Nitekim O; "zaman döne döne, devrini icra ede ede, Allahü tealanın kendisini var ettiği gündeki hâline dönmüştür" buyurmuştur. Bu hâli İbn-i Arabi hazretleri şöyle açıklar: "Hüküm ilk devirde batınî olarak kendisine ait olduğu gibi bu devirde zahirî olarak O’na, yani Hazreti Muhammed aleyhisselama aittir… Böylece;  dünyada her yön ve mana ile Hazreti Peygamberin aleyhisselam üstünlüğü ve efendiliği sabit olmuştur. Allahü teala şefaat kapısını açmasıyla kıyamet gününde Hazreti Peygamberin aleyhisselam diğer insanlar üzerindeki üstünlüğünü ve efendiliğini de tespit etmiştir. O günde şefaat yalnızca O’na (aleyhisselam) ait olacaktır. Hazreti Peygamber aleyhisselam diğer peygamberlerin şefaat etmeleri için de şefaat edecektir. Evet; O, melekler için de şefaat edecektir. Allahü teala O’nun şefaati vesilesi ile melek, resul, nebi ve mü’min gibi şefaat hakkı olan herkese şefaat izni verecektir..."

Hazreti Âişe vâlidemiz (radıyallahü anha) O’nu tavsif ederken; "Her anında Allahü tealayı zikrederdi" buyurur. Yani, uyurken bile agâh (kalbi uyumaz, sürekli zikrederdi) idi.

Ahlak-ı hamide (en üstün ahlak) sahibi olması; kendi ifadeleriyle; "Beni Rabbim terbiye etti!" keyfiyetinin gereğidir. Öyle ki, hiçbir Peygamberin kullanmadığı şu ifade O’nun mübarek dudaklarından dökülüyor: "Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi. Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz!"  Dikkat ediniz sevgili okuyucularım; "dünyanızdan" buyurarak; insanın bu dünyaya ait olmadığını vurguluyor ve ayrıca; sevdim buyurmuyor, sevdirildi diyor!

Bu hâl O’nun aleyhisselam teveccühünü gösteriyor. Yani Allahü tealadan gayrı her şeyden yüz çevirdiğini; herhangi bir varlığa bakmadan, bütünüyle ve yalnızca Cenâb-ı Hakk’a yönelmiş olduğunu; kısaca; "Ölmeden evvel ölümü tattığını!" ifade buyuruyor.

Nitekim; sadık dostu Hazreti Ebubekir’in, Medine sokaklarında dünyadan azade yürüyüşüne bakıp; "Yürüyen bir cenaze görmek isteyen Ebu Kuhafe’nin oğluna (Hazreti Ebu Bekir’e) baksın!" buyurur.

O (aleyhisselam) ki, o yüzden varız. Cenâb-ı Hakk, kudsi hadiste: "Ey Habibim! Sen olmasaydın göğü, yeri, cenneti ve cehennemi yaratmazdım"- ki, buna Allahü tealanın dışındaki her şey eklenmiştir- buyurur.

Ne mutlu bize ki, böyle şanlı bir Peygamber’e (aleyhisselam) ümmet olmuşuz! Ne kadar sevinsek ve şükretsek azdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.