Su bulanmadan durulmaz!

A -
A +
Türkiye, yalnızca terör örgütleri ile değil; onlarla resmen ve alenen iş birliği içinde olan terörist devletlerin de hedefi konumunda.

Geçen asrın başlarında da Devlet-i aliye’miz aynı konumdaydı. Bir farkla ki, o gün, millî birlik ve beraberlik şuuru vardı; bugün ise, bu önemli hasletten ziyadesiyle mahrumuz. O günkü dayanışmamız; devletimizin yıkılıp parçalanmasının akabinde; Kurtuluş Savaşı’nı ve onun da neticesinde yeni devletin oluşumunu temin etmişti.

Bugün Türkiye’nin beyninde bombalar patlatılıyor; içimizdeki hainler, ya bu alçaklıkları alkışlıyor, ya da alenen onların safında yer alıyor. Hâlâ hükümeti veya Cumhurbaşkanını karalama peşindeler.

Her şeyden önce şu önemli hususun tespitinde yarar var: Demokratik görünebilme adına, güvenlik zaafına göz yumulmamalı. Bugün ülkenin başkentinde ve güneydoğusunda meydana gelen terör olayları, dünyanın en demokratik ülkelerinde cereyan etse, bizdeki yol mu takip edilir?

Dün olduğu gibi bugün de bir yerlerde yanlış yapıyoruz. Dün, sınırlarımız kevgire çevrilirken, ülkenin bir bölümünün ilçe ve şehir merkezleri, teröristlerin mevzilendiği ve her türlü silah ve mühimmatın depolandığı yerler hâline getirilirken, yer altında tüneller, yer üstünde hendekler kazılırken; tek kelime ile şüheda kanıyla kazanılmış o mübarek beldeler, teröristlerin işgaline girerken; devletin istihbaratı nerede idi? Güvenlik güçleri nerede idi?

Askerî ve mülki erkan nerede idi?

O bölge insanı, neden terör örgütlerinin insafına terk edildi? Terör örgütü mensupları yöre halkını tehdit edip, tehcire mecbur bırakırken, devlet nerede idi?! Bölgedeki mahut belediyeler, terör örgütüne hizmet edip; teröristlere teslim edilirken, devletin istihbaratı nerede idi?

Dünyanın en demokratik ülkesinde bile; devletin ve milletin bekası söz konusu olduğunda; derhal en zecrî tedbirleri almak ve kamu düzenini bir an evvel temin etmek birinci görevdir.

Irak ve Suriye’den sonra belli ki, yeni bir dünya düzeni kuruluyor; Orta-Doğu’nun haritaları değişiyor. Maksat, geçen asrın başında olduğu gibi; Türkiye’yi bu denklemin dışında tutmak. Onun için de Türkiye’nin elini içeride meşgul ederek, bağlamak!

Bunun için de İran’ı, Rusya’sı, Irak’ı, Suriye’si; alenen devlet terörü ile; dost ve müttefik gözükenler de (ABD ve AB ve NATO) terör örgütlerine asker ve mühimmat temin ederek gizli-açık şekillerde Türkiye’nin karşısında yer almakta.

Hedefleri; Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde de bir ‘Kandil’ oluşturmak! Böylece Türkiye’yi bir kırk sene daha meşguliyetle tedaviye (!) tabi tutmak..

2003 senesinde mahut ‘Tezkere’ ile tarihî bir hata yapıldı ve elan o hatanın bedelleri ödenmektedir!

Aynı fırsat bir kez daha Türkiye’nin önündedir; dileriz aynı hataya düşülmez ve gereken; gerektiği şekilde ve gerektiği zamanda yapılır!

Aymaz güruhu, Irak’ta olduğu gibi, Suriye’de de tarafsız kalalım teranesini okumakta. Nerede tarafsız kalıyorsun? Milyonlarca mülteci ülkene akın etmiş, hâlen de etmekte; bunun yanında hudut boyların terör örgütlerinin mevzilenip cirit attığı yerlere dönüşmüş ve hepsinden önemlisi, seninle savaş hâlindeki terör örgütü devletleşip karşına dikilmek istemekte!..

Bu denli tehlikeler karşısında tarafsız kalalım demek, en hafifinden gaflet, gerçekte ise ihanettir.

Ne demiş atalarımız: Bitaraf olan bertaraf olur!

Düşmanların da istediği bu değil mi?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.