Pazar yazıları -33-

A -
A +

Allahü teala Enfal suresi 64. ayet-i kerimesinde mealen; "Ey sevgili Peygamberim (sallallahü aleyhi ve sellem)! Sana, Allahü teala ve mü’minlerden, sana tabi olanlar yetişir!" buyurur. Mübarek Hocamız H. Hilmi Işık Efendi, buradaki inceliği şöyle açıklamıştı: 

"…Akaid kitaplarımızda açıkça yazıyor ki, Hızır aleyhisselam daralanların imdadına yetişir. Bu büyükler, Allahü tealanın onlara ihsan ettiği kuvvetle, Allahü tealanın iradesiyle imdat ediyorlar.
Nitekim, yukarıdaki ayet-i kerimede bu husus açıklanıyor. Allahü teala bile 'ben kafiyim' buyurmuyor. Resulüne; mü’minlerden hayır, menfaat, yardım geleceğini bildiriyor. Evet efendim; mü’minlerden hayır gelir. Allahü tealanın iradesi, emri ve müsaadesiyle mü’minlerden hayır gelir. Peygamberlere aleyhimüsselam bile mü’minlerden hayır gelir. Mevlana Halid-i Bağdadi kuddise sirruh; (Meded ya Şah-ı Nakşibend! Meded ya Abdülkadir-i Geylani!) kuddise sirruhüma buyuruyor... Hastalanınca doktordan maddi ilaçlar, yardımlar, menfaatler bekliyoruz da; kalp hastası olanların bu büyüklere müracaat etmesine razı olmuyoruz! İnkâr eden mahrum kalır…"
İmam-ı Rabbani Hazretleri, yukarıdaki âyet-i kerimede Cenab-ı Hakk’ın, sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselatü vesselama da sebeplere yapışmasını emrettiğini vurgulayarak şöyle der:
"Sebeplerin tesirine gelince; Allahü teala sebeplerde bazen tesir, yani iş yapabilecek kuvvet de yaratıyor. O işi hasıl ediyorlar. Bazen de aynı sebeplerde bu tesiri yaratmıyor. O işi yapmıyorlar. Bu hâli herkes her zaman görmektedir. Aynı sebeplerin aynı işi, bazen meydana getirdiğini, bazen de işi yapamadığını hepimiz görmekteyiz. Sebeplerde tesir yoktur demek, tecrübeleri, hadiseleri körü körüne inkâr etmektir. Tesirine inanmalı. Fakat, sebeplerdeki bu tesirlerin de, kendileri gibi, Allahü tealanın yaratması ile vücuda geldiğini bilmelidir..."
İşin aslı sevgidir; Cenab-ı Hakk, insanın bütün uzuvlarını insan için, bunlardan yalnızca kalbini Kendisi için yaratmıştır. Yani kalp, muhabbetullah (Allahü tealanın sevgisi) için yaratılmıştır. İmam-ı Muhammed Ma’sum Hazretleri; muhabbet sırrını, Mektubatının 6. cilt, 111. mektubunda açıklar:
"Muhabbettir ki, var olma ve yaratma zincirini harekete geçirip, gizli hazineyi açığa çıkarmış, gayb sırları açıkça görünür hâle gelmiştir. Muhabbettir ki, sadık olan âşığı yakın derecelerine ulaştırıp, arzu ettiklerini kendilerinden kurtarıp (batıl tanrılardan kurtarıp), Sevgiliye kavuşturmuştur. Muhabbet sebebi ile sadık mürid, mürşidin kemalatını ve onun hallerini kazanır."
Hadis-i şerifte; (İnsanlar, kendilerine ihsan, iyilik edenleri sever. Bu sevgi insanın yaratılışında vardır) buyurulur. Dikkat edilirse; cibillidir buyuruluyor, yani bu sevgi insanın tabiatında vardır. Bu sevgiyi yitirmiş olan, bu sevgiden mahrum olan kimse, hakiki, gerçek insan olamaz. Hayvan gibidir ve hatta hayvandan da aşağıdır.
Dünya sevgisinin çıktığı kalbe, muhabbetullah kendiliğinden girer; feyiz ve nurla dolar. Feyiz, kalpten kalbe gelen ve Allahü tealanın razı olduğu şeyleri yaptıran nurdur, bir manevi kuvvettir. Feyizlerin kaynağı Peygamber Efendimizin aleyhisselam mübarek kalpleridir. Birbirini yansıtan aynalar misali; Peygamberimizin aleyhisselam mübarek kalbinden, sevenlerinin kalplerine, onlardan da onları sevenlerin kalplerine bu feyiz ve nurları akıtırlar. Seven her kalp, sevdiği kadar; kapasitesi kadar, bu feyizleri ve nurları alır. Muhabbetin içinde, hem edep ve hem de ihlas vardır. Sevgilide nasıl fani olunur? Onu, canından çok sevmekle...
Sevgi nisan yağmuru gibidir; o varsa hayat var; o yoksa ne var?!.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.