Geç müdahale darbe getirir, erken tedbir hayat kurtarır

A -
A +

Devlet okyanus gibidir, her şeyi kaldırır ama acizliği kaldırmaz.
Bakın 2017 geldi sayılır, bırakın son 14 yılı, sadece son beş yıla bir bakalım.
 
7 Şubat 2012'de -o zaman için adı konmamış paralel örgüt- MİT'i hedef alarak, bilinen ilk ciddi darbesini vurdu. Çok ağır iddiaların olduğu 7 Şubat girişiminin hesabı sorulamadı.
Bu olayla alâkalı bir işlem yapıldığını doğrusu ben hatırlamıyorum.
 
Bu çete elini kolunu değil, resmen parmağını sallayarak, yani tehditvârî bir şekilde devletin üstüne yürümeye devam etti. 2012'nin başından 2013'ün sonuna kadar neredeyse 2 yıl geçti. Ve 2013'ün sonunda darbenin daha büyüğünü yaptılar, 17-25 Aralık denen yalanlar kumpası.
 
En sonunda savcıları da kaçtı 17-25 davasının, ama nice zaman sonra.
Pamuk ipliğiyle tutturulmuş boş iddialar için "Savcısı kaçmış davanın davası mı olur?" diye yazmıştım hatta.
17-25 denen büyük kumpası, yani Türkiye'nin göz bebeği bankası Halkbank'ı bitirme operasyonunu yapanlar ya kaçtı, ya da hak ettiği cezayı almadı.
 
Tabii aradaki (2013 Haziran) Gezi olaylarını saymazsak.
Meselâ Gezi olayları davalarından hiç yargılanan, ceza alan var mı? Yok.
Devletin polisine yapılanların, 100 milyar doların üzerindeki maddi kaybın hesabı sorulamadan kapandı olay.
 
Devletin en hassas kurumlarından birine karşı yapılmış bir başka büyük darbe, MİT tırlarının durdurulması.
2014 Ocak'ta durduruldu MİT tırları, sorumlularının tutuklanması taa 2015'in sonu.
 
MİT tırları haberini 29 Mayıs 2015'te yaptılar. Haberi yapan gazetenin sorumluları Can Dündar ve Erdem Gül tam 5 ay sonra tutuklandı, sonra da salıverildiler.
Gazeteye ilk ciddi operasyon ise daha birkaç gün önce geldi.
Yani, "habercilik değil casuslukla" suçlanan gazeteye, haberi yaptıktan tam 1,5 yıl sonra doğru dürüst hesap sormaya başladılar.
 
Milletin "Bunlara neden dokunulmuyor?" diye çırpındığı '7-25 sonrası' 2,5 yıllık dönem çok uyuşuk geçti. Her biri devleti devirmeye niyetli bu büyük olayların hiçbirinin hesabı doğru dürüst sorulamadan 15 Temmuz 2016'ya gelindi.
Tabiri caizse FETÖ göstere göstere vurdu. Bir sağ bir sol vurdu.
15 Temmuz'da ise "altın vuruş"la devleti kesin nakavt edeceğini düşündü.
Allah Türkiye'yi korudu da planları boşa çıktı çok şükür.
 
Düşmanı bol memleketimde ihanetlerin sonu gelir mi, daha işin PKK boyutundan hiç bahsetmedik.
Örnek mi istersiniz, çok:
- Demirtaş'ın sokağa çağırmasından sonra 6-7 Ekim olayları patlamıştı ve 50 kişi katledilmişti. Üzerinden tam iki sene geçti, daha şimdi harekete geçiliyor.
- Peki Sırrı Süreyya Önder'in silahlı Apo posteri önünde konuşmasının üzerinden ne kadar geçti, 7 ay.
- Ya Figen Yüksekdağ "Biz sırtımızı PYD'ye yaslıyoruz" diyeli ne kadar oldu, 1 sene.
- PKK'ya silah taşıyan vekil haberi ne zaman çıkmış, 15 ay önce.
 
Terörist cenazesine katılmalar, teröristlere mezarlık yaptırmalar, tabela astırmalar, taziyelere gitmeler, tükürükle boğmalar. Ve saymakla bitmez ihanetler...
Hepsinin üstünden çok zaman geçti. Daha yeni dokunuluyor ve yargı sürecinin de henüz başındayız.
 
Geçen bunca aylar hatta yıllar boyunca sade vatandaş olarak şahsen benim, "Yeter artık, bunların hesabı sorulsun!" diye çırpındığım sayısız ihanet gördü devlet. Tamam devlet büyüktür, sabırlıdır ama milletin sabrı taşıyor.
Kısacası;
Yetmez ama devam diyorum,
Geç olsun da güç olmasın diyorum,
Allah devletimizin yardımcısı olsun diyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.