Ayasofya-i Kebir Câmi-i Şerifi

A -
A +
 

-“Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle,
Fatih’in devrini bir nebzecik olsun söyle!
Beş vakit loşluğunda saf saftık,
Davetin vardı dün ezanlarda,
Seni ey mabedim utansınlar,
Kapayanlar da, açmayanlar da!” (Arif Nihat Asya)

-Türkiye olarak başımız dertten kurtulmuyor. Bunun sebebi Fatih Sultan Mehmed’in bedduası olabilir! Ayasofya’yı tekrar Fatih’in vasiyetine uygun hâle getirirsek, belki başımız dertten kurtulur. (Yavuz Bahadıroğlu)
-Ayasofya’yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk’ün semaları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.” (Necip Fazıl Kısakürek)
-Fatih’in vakfiyesinde, Ayasofya ile beraber beş büyük caminin vakıf yapılış hikâyesi, bu külliyelere ait menkul ve gayrimenkuller anlatılmaktadır. Sonunda da vakfiye hükümlerine aykırı davrananlara dair beddua cümleleri vardır. Tarihî rekabetler ve karşılıklı husumetler bir tarafa bırakılarak, Ayasofya hasretini çektiği manevi havaya bir an önce kavuşturulmalıdır. Milletimiz ve Müslümanlar bu bedduadan kurtarılmalıdır' (Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
/Rotterdam İslam Üniversitesi)
“Fatih’in Ayasofya Bedduası” diye bir şey yok diye ısrar edenler “Böyle bir geyik almış başını gidiyor” diyen tarihçiler için tane tane izah etmekte fayda var;
Fatih Sultan Mehmed'in vakıflarının vakfiyesi, başta Ayasofya olmak üzere Fatih, Zeyrek gibi camilerin de arasında bulunduğu ibadethaneler ile şifahane, imarethane gibi yerlerin gelir giderlerinin kayıtları yer alıyor.
Vakfiye, ‘giriş, vakfın şartları, beddua, kadı hükmü’ gibi 6 bölümden oluşuyor. Sonunda vakfiyeye uymayanlar için bir beddua bulunuyor. "Vakfı ve vakfa bağlı eserleri amacı dışında kullananlara Allah'ın, meleklerin, insanların laneti üzerine olsun, kabir azabı dinmesin, haşir günü yüzüne bakılmasın." şeklinde özetlenebilecek bir beddua...
“Yok öyle bir şey!” diye tepinenler, “vakfiye sadece Ayasofya’ya has değildir” diye kelime oyunlarından medet umanlar;
vakfiyede yer alan vakıf varlıklarından biri de Ayasofya! Dolayısıyla böyle bir beddua var!
Fatih’in bedelini ödeyerek tapusunu aldığı Ayasofya’yı da kapsayan “beddua”sından bir bölüm;
“Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen batıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse, vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kastederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfı bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse veya şer’i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haram işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikab eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir...”
Darısı Osmanlı coğrafyasında kaybolmuş ve harap hâlde heder olmuş nice vakıf eserlerimizin başına...

Ninem diyor ki; Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.