Sarayda harikulâde bir gün

A -
A +
Millet, geleneğin bağrında yeşerir…
Gelenekse, güçlü bir devlet örgütlenmesi ile hayâta geçer…
Yaklaşık on asırdır Anadolu’da üstelik açık ya da üstü kapalı düşmanlıklara karşı koyarak yaşamaya çalışıyoruz.
Yahyâ Kemâl, Paris’te geçen öğrencilik yıllarında, millet ile vatan toprağı arasındaki bağlantıyı öğrenince Türk milletinin Anadolu’daki târihini aramaya koyulmuştu.
Ona göre 1071 yılında Malazgird’in kilidini açarak Anadolu’ya giren Türkler, bu topraklara yaklaşık on asra dayanan büyük bir mühür vurmuştu.
Mühür, aynı zamanda gelenek demekti…
Osmanlı Devleti de yaklaşık altı asırda müthiş bir devlet geleneğine imza atmıştı.
İşte onlardan birisi geçen salı günü Kültür ve Turizm Bakanı Nâbi Avcı, İstanbul Vâlisi Vasip Şâhin, Profesör A. Halûk Dursun ile akademisyenler, yazarlar ve bürokratların katılımıyla Topkapı Sarayı’nda sessiz bir şekilde düzenlendi.
Bunun adı ‘Hırka-i Saadet Ziyâreti’ ya da “Destimâl-i Şerîf Töreni" idi…
 
‘Destimâl-i Şerîf’
 
İstanbul’un protokolde ilk sırada gelen tepesinde Topkapı Sarayı bulunmakta, sarayın kalbi ise ‘Mukaddes Emânetler Dâiresi’nde atmaktadır. Çünkü burada İslâm târihine âit birçok hâtıra yer almaktadır.
Yavuz Sultan Selîm 1517 yılında Mısır’ı fethedip halifeliği devralmış ve İstanbul’a dönerken Peygamber Efendimiz’in giymiş olduğu hırkayı da yanında getirerek Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emânetler Dâiresi’ne yerleştirmiştir.
Osmanlı devlet geleneğinde Peygamber Efendimiz’den kalan emânetlere büyük bir saygı gösterildiği için Mukaddes Emânetler Dâiresi’nde yer alan Peygamber Efendimiz’in hırkası, ramazan ayında düzenlenen bir törenle ziyâret edilir olmuştur.
Üstelik bu törene o kadar çok dikkat edilmiştir ki; törene katılacaklardan tutun dâvetlilerin ne şekilde davranacakları ve törene gelirken nasıl giyineceklerine dâir sıkı bir disiplin ya da ‘devlet geleneği’ ortaya çıkmıştır.
Her yıl ramazan ayının on beşinci günü düzenlenen törende, Peygamber Efendimiz’in mahfazası içinden çıkartılan hırkası üzerine konulan mendiller dâvetliler tarafından öpülür ve kendilerine öptükleri mendiller hediye edilirdi.
İşte bu mendillere ‘Destimâl-i Şerîf’ denilmektedir…
 
Sarayda harikulâde bir gün
Destimâl-i Şerîf
 
Osmanlı Devleti’nin târih sahnesinden çekildiği 1922 yılına kadar bu tören devam etmiştir. Üstelik Osmanlı pâdişâhları Dolmabahçe Sarayı ya da Yıldız Sarayı’nda ikamet etmeye başladıklarında bile bu gelenek unutulmamış, ramazan ayında pâdişâhlar Topkapı Sarayı’na giderek Mukaddes Emânetler Dâiresi’ni ziyâret etmiş ve iftarlarını burada yapmışlardır.
 
Sarayda harikulâde bir gün
Hırka-i Saadet Dâiresi                                                               Hırka-i Saadet Mahfazası
 
Mukaddes Emânetler Dâiresi’nde temizlik
 
Devletin zirvesinin katılacağı böylesi büyük bir tören için elbette günler öncesinden hazırlık yapılması gerekir. Bu yüzden Topkapı Sarayı’ndaki Gülhâne’de yetiştirilen güllerden elde edilen gül suyu ile ramazan ayında Mukaddes Emânetler Dâiresi temizlenirdi.
Osmanlı pâdişâhları, ellerine aldıkları sünger ile Peygamber Efendimiz’in hırkasının içinde bulunduğu mahfazayı gül suyu ile silerken diğer saray görevlileri de dâirenin çini duvarlarını baştan aşağı temizleyip Mukaddes Emânetler Dâiresi’ni ziyârete hazır hâle getirirlerdi.
 
Devlet geleneği devam ediyor
 
Târihin tozlu sayfaları arasında dolaştığımızı zannetmeyin…
Osmanlıdan devralınan Türk devlet geleneği devam ediyor!
Köksüz bir millet değiliz ki ‘gelenek’ nedir diye soralım…
Ramazan ayında Mukaddes Emânetler Dâiresi yine gül suyu ile temizleniyor, Peygamber Efendimiz’in hırkası devlet büyükleri ile kanaat önderleri ve aydınlar tarafından ‘el pençe dîvan’ durularak ziyâret ediliyor ve asırlık an’ane yaşamaya devam ediyor…
hasanerenulu@gmail.com
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.