Kabir taşlarından Halk Evi yapılırsa…

A -
A +
Akil İnsanlar ekibiyle bölgede yapılan bir toplantıda Can Paker'in "ilham verici" dediği konuşmamızda sorunun belirleyici aktörünün bölge halkı olduğunu belirterek "Biz bu sorunu üretmedik, kucağımızda bulduk. Bugün hakemliğine muhtaç kalınan halkın da, altından zeminini çektiler. Bugün şiddetten beslenen bölge Mela Ahmed Cüzeyri, İbrahim Hakkı, Mevlana Halid-i Bağdadi gibi zatların terbiyesine emanet edilseydi bugün bu hengâmenin içinde olmazdık. Ama öyle bir dönemden geliyoruz ki kabir taşlarından Halk Evi yapıldı. Geçmişte yıkılıp tahrip edilen değerler dünyasını yeniden inşa etmek zorundayız. STK'lar ve halk bize şimdi ve her zaman lazım. Gerçekte, memleketin geleceğini barışta gören Kürt nüfusun tüm aydınları kollarını sıvamalı" demiştik...
Farklı ortamlarda ifade edilen Kültür kıyımına gelince ciltlere sığmaz ama sütunumuzun hacmi ölçeğinde örnekleyelim.
İshak Sunguroğlu (1888-1977) uzun yıllar ayrı kaldığı Harput'a dönüşünde karşılaştığı anılarının arasında şunları anlatıyor: "Cuma namazını Sara Hatun Camiinde kıldıktan sonra ziyaret için Meteris Kabristanına çıktık. Bizim mezarlığı arıyorum bulamıyorum. Meğerse bu mütevazı ve oldukça mamur olan mezarlıkta taş bırakılmamış ve mezar denilen bir şey de kalmamış. Dümdüz bir dağ, afalladım kaldım. Haydi, mezarlıklar yıkıldı ve zamanla da düzeldi, ya taşları nerede diye düşünürken hatırladım ki,1933–1934 yıllarında Elazığ'da Halk Evi yapılırken bir valinin emriyle bu mezar taşları kamyonlarla Elazığ'a taşınmış ve bu inşaatta kullanılmıştı. Bu ne biçim insanlık? Bir taraf imar edilirken öbür tarafta mukaddesat diye hürmet ettiğimiz mezarlıklar sökülüp tahrip edilmişti." (Harput Yollarında/Cilt.1-6-7)
O yıllarda doğu batı ayırmaksızın her köşede yapılan mezarlık, mescit, cami kıyımının dikkat çekici bir örneğini de 1996 yılında merhum Hasip Yılanlıoğu anlatmıştı: "Kastamonu'da 73 camiden 57'si tasfiyeye tabi tutulup kapatıldı. 16 cami ve mescit açık kaldı. Tasfiyeye tabi tutulanlardan 32'sini satışa çıkardılar. Bazılarını satın alan oldu, bazılarına da talipli çıkmadı onları da yıktılar. Devrekâni'de minareleri yıkmak için kullanılmış hayvan yularlarını toplayıp urgan yaptılar. Bunlarla minareleri cayır cayır yıktılar. Küpciyez Mescidi'nin tuğladan yapılan minaresi kısa ve topluydu. Burayı parti ocak binası yapacaklardı önce satın aldılar. Baktılar minareli parti binası olmaz, ocak başkanı bu defa minareyi yıkmak için ücret karşılığı adam aradı. Halk sıkıntı içinde olmasına rağmen kimse işi almadı. Adam bulamayınca ocak başkanı mecbur kaldı, kazma ile günlerce uğraşarak kendi yıktı. Hiç unutmam minare yıkılıp, içini de değiştirdikten sonra açılış yaptılar. Bir muallim yaptığı konuşmada 'Burası Hak Evinden, Halk Evine döndü' demişti."
İnsanları kültür terbiye eder. Öğrenmenin farklı yolları vardır ve kültür aradan çıkarsa yerini şiddet doldurabilir. Şiddetin büyüttüğü yakıp yıkan üçüncü kuşak gençleri el birliğiyle o karanlıktan çıkarmak zorundayız. Bunun için ihtiyaç duyduğumuz şey iş, aş ve eğitim imkânlarıyla birlikte kaybettikleri hafızalarını onlara iade etmektir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.