Yeni Türkiye'nin ekonomi hikâyesi

A -
A +
Son 11 yıl.
Nasıl geçti?
Baş belamız enerji, ekonomide en büyük açığımız oldu.
Son 11 yılda toplam cari açığımız 399 milyar 253 milyon dolar oldu. Ve aynı zaman aralığında enerjiye ödediğimiz toplam döviz ise 396 milyar 816 milyon dolar.
Enerji ithal etmeseydik cari açığımız 11 yılda 399 milyar dolar değil, sadece 2 milyar 437 milyon dolar olacaktı.
Enerji ithal etmeseydik son 11 yılda ülkemize giren sıcak-soğul ve borç yabancı sermaye 470 milyar dolar kasamızda rezerv olarak kalacaktı.
2003 yılından 2013 sonuna GSMH gerçek değerlerle tam yüzde 60,3 oranında arttı. Oysa 1993-2003 arasında GSMH artışı sadece yüzde 29,9.
Türkiye bir önceki parlak dönemini ise rahmetli Özallı yıllarda yaşamıştı. 1983-2003 yılları arasındaki reel büyüme de yüzde 68,5 oranı ile unutulamaz olmuştur.
Zaten Özal için söylenen tüm söylemler tesadüf olmamıştır ki Erdoğan için söylenmektedir. Ve eski derin medyaya baktığımızda sahiplendikleri tek değerleri on yılda Türkiye'ye sadece yüzde 29,9 büyüme sağlayan siyasal iktidarlar olmuştur. Ki 1993-2003 arası o cüzi büyümenin de motoru 1995-1997 Erbakan dönemidir.
Büyüme rakamlarına ve medyanın haberlerine bakın. Karşınıza tek bir gerçek çıkacaktır: Kim ki Türkiye'yi büyütmüş ise, onlar medyanın hedefi olmuşlardır. Büyüme oranları ile medyanın haberleri hep ters yönde seyretmiştir.

Gelelim bugüne ve geleceğe...

Sayın Babacan'ın cuma günü bir TV kanalına söylediği cümle şöyle: "Yapısal adımlar atılmazsa büyüme yüzde 3-4 aralığına hapsolur ve cari açık yüksek kalır."
Bu açıklama aynı zamanda FED'in 2001'den beri süren bol para dönemini kapatmasının ardından birkaç aydır Türkiye için söylenen "kırılgan beşlinin en kötüsü" söylemi ile de uyumludur.
Peki, gerçek nedir?
Gerçek aslında Sayın Babacan'ın söylemi ile oldukça uyumludur. Özellikle 2008-2009 kriz sürecine karşı 2009 yılında Türkiye'nin almış olduğu tüketimi teşvik edici önlemler üretim güçlerimizi baskılamıştır. Artık yabancı sermaye olmadan yüzde 2-3 bandının üzerinde büyüyemez duruma gelmiş durumdayız.
Bu duruma geleceğimizi aslında 2009 yılındaki o önlemler alındığını günden beri yazıp çiziyorum. Bağımsız siyaset-bağımlı ekonomi ile süremez argümanı üzerinde sıkça durmaktayım.
Ama ya yarının gerçeği nedir?
Yani mevcut ekonomi politikaları ile 2023 hedeflerinin ulaşılamayacağı gerçeğine karşı umudumuz bitti mi?
Bu konuda yine cuma günü Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci bir soruya cevap vererek açıklamada bulundu: "Dünyada en iyi hikâyesi olan ülke Türkiye'dir..."
Bu hikâye cevabı beni oldukça heyecanlandıran gelişmeleri barındırıyor. 
Yapı Kredi Bankası Baş Ekonomisti Cevdet Akçay'ın da, Anadolu Ajansı'nın finans masasındaki açıklaması bu hikâye kısmındaydı. Akçay "Dünyadaki en büyük hikâye Türkiye-K.Irak hikâyesidir" demişti. Aslında bunu da kendisine bir yabancı bankacının söylediğini eklemişti.
Olay şu:
Türkiye 11 yılda 399 milyar dolar cari açığa yol açan 397 milyar dolarlık enerji faturasına yeni bir hikâye yazıyor. Bu hikâyenin en önemli kısmı K. Irak enerji iş birliği kısmı.
Halen yılda 47 milyar metreküp doğalgaz tüketimimizde metreküp başına 420 dolar civarında ödediğimiz maliyet K.Irak gazı ile hızla gerileyecek. Çünkü ucuz gaz iş birliği ile fatura yaklaşık yüzde 50 daha az olacak.
Aynı hikâye Türkmenistan gazı için de söz konusu. Yıllardır efsaneleşen söylenti şuydu: "Rusya Türkmenistan'dan 150 dolara aldığı gazı bize 400 doların üzerinde bir fiyattan satıyor." İşte bu efsane söylentisi şimdi yerini bir gerçeğe bırakıyor. 25 yıldır süren bu açmaza karşılık ucuz Türkmen gazı için İran üzerinden kazmaya başlanıldı.
Üçüncü hikâye ise Azerbaycan Gazı hakkında. Maalesef hâlâ en ucuz ama en az gaz aldığımız Azerbaycan'dan hem gaz alımını artıracağımız hem de Avrupa'ya transit geçiş vereceğimiz anlaşmalar bir yıla kadar yürürlüğe girmeye başlayacak.
Ve dördüncü hikaye ise nükleer enerji.
Tüm bu hikâyeler Türkiye'yi ABD'den sonra dünyada en ucuz enerji kaynaklarına ulaşan ülke hâline getirecektir. Ve Yeni Türkiye bu sayede bölgede üretim üssü hâline gelme fırsatını yakalayacaktır.
Bu konuya devam edeceğiz.
Ama şimdilik şu sözle bitirelim: Geçmişe baktığımızda "ucuz para" döneminin, tüketime yaslanarak kaçırdığımız bir fırsat olduğunu görüyoruz. Ve bu geçmiş bizi 'kırılgan beşlinin' en zayıf halkası yapıyor.
Ama geleceğe baktığımızda ise karşımıza çıkan Türkiye:
Dünyanın en yüksek fırsat ülkesi olduğu gerçeğini gösteriyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.