FETİH 1071 MALAZGİRT…

A -
A +
Bugün, yine o günkü gibi günlerden Cuma idi. Tam 945 yıl önce, 1071’deki Malazgirt Zaferi ile Türkiye’ye ve Türk Milletine Anadolu’nun kapılarını ardına kadar açıldı. Kutlu ve mübarek olsun.
Beni en çok etkileyen durumlardan birisi de Malazgirt Zaferi’nin en önemli ve kırılma anlarından birisi olarak gördüğüm Sultan Alparslan ile habercisi arasında geçen bir cesaret ve yiğitlik timsâli şu diyalogdur:
Düşman kuvvetlerini gözleyen Haberci telâşla Sultan’a yaklaştı. Nefes nefese idi…
- Efendim, düşman bizden çok kalabalık…
- Eee?
- Bize yaklaşıyorlar.
- Ne olmuş yani?!. Biz de onlara yaklaşıyoruz...
            ***
Malazgirt Muharebesi zaferler zaferidir. Bize ikinci Anayurdumuz olarak Anadolu’nun kapılarını ardına kadar açtı. Malazgirt, Türk’ün bütün geleceğini tayin etti. Türkiye Devleti’nin kurulmasını sağladı. Dünya tarihinin akışını kökünden değiştirdi.
Malazgirt Zaferi ile birlikte, Anadolu; Türk milletine daimi vatan olmuştur. 200.000 kişilik Bizans ordusu, 60.000 kişilik Sultan Alparslan ordusuna kesin şekilde yenildi. Türklüğü Anadolu'dan kovmaya gelen Bizans İmparatoru, Türklere esir düştü ve tahtını kaybetti...
945 yıl öncesine dönelim. Tarihte bir yolculuğa çıkalım.
26 Ağustos 1071… Tam 945 yıl önce o gün yine günlerden Cuma idi. Cuma namazından sonra Sultan Alparslan, ordusuna şöyle hitap etti:
Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim.
Büyük bir inançla söylenen bu heyecanlı sözlere askerler hep bir ağızdan:
- Ey Yüce Sultan! Her zaman senin emrinde ve seninle olacağız, nereye gidersen oraya gideceğiz, diye haykırdılar.
Sultanın üzerinde beyaz bir elbise vardı. Düşmana hücum etmeden önce son söz olarak askerlerine şunları söyledi:
İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile defnedersiniz.
Bundan sonra Sultan Alparslan kumandasındaki Türk ordusu hücuma geçti. Cuma günü öğleden sonra başlayan savaş, akşam üzeri sona erdi. Tarihin en büyük meydan savaşlarından biri olan Malazgirt Savaşı Türk ordusunun kesin galibiyeti ile sonuçlandı. Büyük komutan Alparslan'ın üstün savaş taktiği ve Türk askerinin cesaret ve kahramanlığı sayesinde elli dört bin kişilik Türk ordusu, kendisinden kat kat fazla olan Bizans ordusunu birkaç saat içinde kesin bir yenilgiye uğratmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Bu savaşta Bizans imparatoru Romen Diyojen de esir alınmıştı. İmparator, savaşın galibi Büyük Türk Hakanı Alparslan'ın huzuruna çıkarıldı. Alparslan imparatora çok iyi davrandı.
Sultan Alparslan ile imparator Diyojen arasında geçen diyalog ise tarihe önemli bir anekdot olarak geçmiştir. Sultan Alparslan, “Zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın?” diye sordu. Diyojen ise; “Bir fırın hazırlatıp sana çok kötü davranacaktım” diye cevap verdi. Esir imparator, bu sözleri ile eline fırsat geçseydi ne kadar acımasız hareket edeceğini söylemekten de çekinmemişti. Buna karşı bu büyük zaferin muzaffer komutanı Sultan Alparslan, Diyojen'i affetti ve yanına muhafızlar vererek onu memleketine gönderdi. Alparslan bu davranışı ile insanlığa çok önemli bir ahlak dersi vermiş; bir Müslümanın, Türk milletinin sahip olduğu üstün özelliklerini göstermiştir.
Netice olarak Malazgirt olmasaydı, Türkiye Devleti yoktu. Millî Mücadele bahis konusu değildi. Anadolu Hristiyan toprağı olarak kalacaktı. Malazgirt’i kazanan ve üç Haçlı Seferiyle genç Türkiye devletini ortadan kaldırmak isteyen Avrupa’ya karşı Anadolu’yu vermeyen şanlı hükümdarlarımızı ta’zîm ile anıyoruz. Unutulmamalıdır ki, şanlı ordumuz zaferlerden zaferlere koşmaya devam edecektir. Ruhları şâd, zaferlerimiz daim olsun…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.