Doğu Akdeniz’de kararlılık…

A -
A +
Uluslararası arenada tezlerinizi gerektiği gibi savunursanız ve yeri geldiğinde yani şartlar gerektirdiğinde, güç kullanabileceğinizi de uygun biçimde ve doğru zamanlama ile ortaya koyarsanız sonuç alırsınız…   Cumartesi günü Meclis Genel Kuruluna gelecek olan “Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında, Güvenlik ve Askerî İşbirliği Mutabakat Muhtırası”, Türkiye’nin doğu Akdeniz’de hem kendisinin hem KKTC’nin haklarını koruma konusunda, ne denli kararlılık içinde olduğunu gösteren bir olgudur… Esasen daha önce, donanma gemilerini bölgeye göndererek, orada bir oldubitti peşinde olan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) karşı icra ettiği fiilî durum, bu kararlılığın sahadaki yansıması idi. Zira meselenin diplomasi çerçevesi içinde hal yoluna konulamaması, devamında bir güç gösterisi ve hatta güç kullanılması opsiyonuna alan açar… Bir önceki yazımızda da bu noktaya detaylı biçimde işaret etmiştik. Yunanistan, özellikle sırtını dayadığı AB’ye güvenerek, genellikle sıkletinin çok üstünde işlerin altına giriyor!.. 1996 yılındaki Kardak krizini hatırlayalım. Türkiye o zaman da gücünü hissettirmek ihtiyacı duymuştu… 2004 yılı, Türkiye ile Yunanistan ve AB arasında, Kıbrıs merkezli bir kırılma yılı olmuştur. Bilindiği üzere, GKRY, KKTC’nin referandumda kabul ettiği Annan Planı’nı reddettiği hâlde; AB, bütün değerlerini çiğneyerek onu hem de bütün Kıbrıs’ın tek temsilcisi sıfatıyla üyeliğe kabul etti. Aynı yıl GKRY, doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölgesini ilan etti. Türkiye o tarihten beri bu MEB ilanına karşı, her zeminde itirazlarını sürdürüyor. Ancak AB, bütün bu itirazlarımıza kulak tıkıyor! Bugüne kadar Yunanistan ve GKRY’nin tezlerini aynen kabul edip, buna binaen de dayanışma kararları alıyor. Son olarak 12 Aralık’ta Brüksel’de toplanan AB Konseyi, eski kararlarına da (Özellikle Mart 2018 ve Haziran 2019) atıfta bulunarak, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı, deniz yetki alanını sınırlandırmaya dair mutabakat zaptını hedef aldı. Bunu uluslararası hukuka aykırı bulduğunu ve bu anlaşmanın üçüncü ülkelerin (Güney Kıbrıs ve Yunanistan olarak okuyabilirsiniz…) ihlal ettiğini sonuç bildirisi olarak açıkladı. Dahası, AB’nin Yunanistan ve GKRY ile tam ve kuvvetli bir dayanışma içinde olduğunu deklare etti… Zurnanın zırt dediği yer de burası. Bir kere AB’nin, Türkiye ile Libya arasındaki bahse konu anlaşmaya, karışma veya herhangi bir şekilde müdahalede bulunma yetkisi yoktur. Kısacası AB haddini aşan bir açıklama yapmıştır. Buna en etkili cevabı da, Türkiye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Geçitkale Havaalanı’nda, İHA üssünü kurarak vermiş bulunmaktadır. Bilindiği gibi, daha önce Kıbrıs Meselesinin çözümünde kolaylık sağlamak üzere, yapılan centilmenlik anlaşması sebebiyle, uzun zamandan beri Türkiye, KKTC’ye savaş uçağı konuşlandırmıyordu. Ama artık başka bir faza geçmiş bulunmaktayız… Bunun devamında da Türkiye ile Libya arasında imzalanan güvenlik ve askerî iş birliği mutabakatının prosedür itibarıyla tamamlanması söz konusu… Bu dinamik adımlar çok çok önemli. Zira başta Fransa olmak üzere, bazı AB ülkeleri, Libya’yı parçalamak ve oradaki ulusal mutabakat hükûmetini düşürmek için her türlü kirli oyunu oynuyor! Buna karşı da Türkiye kararlılığını en güçlü biçimde sahaya yansıtmış bulunuyor. Hemen şunu belirtelim; Türkiye, Libya ile imzalanan MEB anlaşmasının Birleşmiş Milletler nezdinde tescil edilmesini müteakip ruhsatlandırılmış alanda, sismik ve sondaj çalışmalarına başlayacaktır. AB istediği kadar Yunanistan’ı kollamaya çalışsın, nafile… Zira Libya ile imzalanan anlaşma uluslararası deniz hukukuna uygun bir anlaşmadır. Nitekim BM Yunanistan’ın itirazlarına kulak vermeyince, Atina’dan umutsuz tepkiler yükseldi. Bugüne kadar Lahey Adalet Divanının, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı ile kara suları meselesinde verdiği bir düzineye yakın karar, Türkiye – Libya arasındaki anlaşmada yer alan hükümlerle uyumludur. Yani yapılan tezviratın aksine, Türkiye ile Libya’nın vardığı mutabakat tamamen uluslararası normlara uygundur. Gerisi teferruat… Yunanistan ve onu arkalayan AB ülkeleri ve onlarla dayanışma içinde olan İsrail, Mısır gibi ülkeler, Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki kararlılığını iyi okumalı ve buna göre de politikalarını yeniden gözden geçirmelidir. Unutulmasın ki, Türkiye, doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülkedir. Teknik açıdan, GKRY ile anlaşma imzalamak yerine, şayet Türkiye ile aynı şeyi yapsa, Mısır kendi hesabına daha kârlı ve avantajlı duruma gelecek… İsrail’e gelince, 2009 yılından beri, Türkiye’yi bypass etmek için yaptığı atraksiyonların hiçbirinden sonuç alamadı!..  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.