DOĞU TÜRKİSTAN

A -
A +
Semerkand'ı, Buhârâ'yı biraz biliyoruz. En azından ata yurdumuzda olduklarından emîniz.  Taşkend de böyle. Tabîî Konya'nın Taşkentiyle karışdırmazsak. Ahmed Yesevî hazretleriyle Yesi arasındaki bağı kurmamız ise zor. Kutadgu Bilig ve dolayısiyle Yusuf Has Hâcib de ezber dünyâmızın kahramanları. Ne var ki bu ezber bizi Balasagun'a kadar götürmez. Peki ya Kara Balsagun? O da ne ki? İn mi, cin mi? Peki ya Turfan? Peki ya Başbalık? Hoca bizi rahat bırak! Kaşgarlı Mahmud'u herkes duymuşdur. Dîvân-ı lügati't-türke de kulak dolgunluğumuz var. İyi de şu Kaşgar nerede? İşte bunu da sorma. Hiçbir fikrim yok. Olması yolunda niyyet ve gayretim de yok!
 
Çeçenistan'ın nüfûsu bir buçuk, Rusyanınki yüz elli milyon. Küçük büyüğün 1/100'ü. Buna rağmen Şeyh Şâmil'in çocukları şanlı bir direniş gösterdi. Deve kök söktürdü. Mağlûb da ediyordu ki devreye ABD girdi. Cevher Dudayev'in koordinatlarını düşmana verdi. Gerçi mücâhidler teslîm olmuş değil. Mücâdele devâm ediyor...
 
Doğu Türkistan da benzer durumda. 35 milyon Müslüman Uygur 1 milyar 350 milyonluk Çin denizinde. Maâmâfîh nüfûs dengesi yaklaşık 1/40. Ya'nî Çeçenistan'dan daha iyi. Yüzölçümü de iki milyon kilometrekareye yakın. Türkiyenin 2.5 katı kadar. İşin kötü tarafı putperest Çin'in kitâbî Rus'dan çok daha zâlim olması. Bir kadının derisini yüzüp karnındaki çocuğu çıkarmak her kavmin başarabileceği bir cânîlik değil. Bunun için çok özel bir alçaklıkda bulunmak lâzım. "Çin işkencesi" tâbiri boşuna meşhur olmamış vesselâm...

Uygurlar sâhibsiz. Çünki ehl-i sünnetler. Zâten bugün asıl mes'ele ehl-i sünnetin sâhibsiz oluşu. İran şîîlik da'vâsına baş koymuş durumda. Gözü bundan başka hiçbir şeyi görmüyor. Suudlarla vehhâbilik arasındaki münâsebet de aynı. Hâlbuki ecdâdımızın varlık sebebi dîn-i mübîni yaşamak ve yaymakdı. Ehl-i sünnet i'tikâdını her köşeye ulaşdırmakdı. Malımız, mülkümüz ve nihâyet canımız bu yolda gitdi. Şu anki duyarsızlığımız atalarımızın kemiklerini sızlatıyor olsa gerek...
 
Kardeşlerimiz silaha sarılmış değil. Haklarını sükûnetle arıyorlar. Lâkin orucun dahi yasaklanabildiği bir ülkede hangi talebiniz ma'kûl karşılanabilir ki? Bu ise işi halledilemez bir noktaya götürüyor. Ne olacağını kesdirmek zor. Vaktiyle defalarca olan bir kerre daha olabilir; o şerefli insanlar istiklâl yolunda yeniden harekete geçebilir. Aslında amca çocuklarımızın istikbâli memleketimizdeki gelişmelere bağlı. Prangalarını kırmış bir Türkiye herkesin hakkını müdâfaa edebilir. Bütün mazlûmlara sâhib çıkabilir. Onları hürriyetlerine kavuşdurabilir. Acabâ ülkemiz zincirlerini kırabilecek mi?
           
Bugünlerde internette Rusya'yla ilgili birtakım haberler dolaşıyor. Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç, Estonya, Litvanya, Letonya ve Polonya bu ülke tarafından işgâl edilebilir deniyor. Diyelim ki bu ifâdeler muhtemel bir gelişmeyi ortaya koyuyor. Rusya adına fevkalâde. Hayır vaz'iyyet böyle değil. Burada Rusya ile alâkalı bir algı opereasyonu yapılıyor. Bu da Rusya açısından fevkalâde. Neden? Çünki her iki hâlde de bu ülkenin gücü ve batının ona karşı çâresizliği ortaya konuluyor. Ukrayna'yı karıştırıp bölerken de kimse doğru dürüst bir ses çıkaramamışdı. Kırım'ı yutarken kezâ. Büyük devlet olmak işte böyle bir şey. Osmanlıdan beri unutduğumuz bir mefhum anlayacağınız. Aksi takdirde sınırınızdan birkaç kilometre sarkmak için birkaç yüz saat düşünür ve düşündüğünüzle kalırsınız. Caydırıcı ve ürkütücü olmazsanız mazlumları, hattâ kendinizi dahi koruyamazsınız. Çin seni askerî, iktisadî, siyasî... tehdîd olarak görürse geri adım atar. Hayvanlarda bile böyle değil mi? Tilkiyi çakal, çakalı kurt, kurdu ayı, ayıyı kaplan geri çekilmeye zorlayabilir. İnşallah kaplandan öte bir şey olacağımız günler yakındır. Şuurlanmamız ve dostu düşmanı tanımamız kaydıyla...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.