İNTİKÂL

A -
A +
İntibâk konusunda baş döndürücü bir sür’ate sâhibiz. Evet göçebe değiliz fakat hayâtımız at sırtında geçdi. Çadır bizim için ekmek gibiydi, su gibiydi. Buna rağmen gayri menkûllerine üç günde alışdık. Yıldırım gibi denize çıkdık. Hem tanıdık hem hâkim olduk.  Yedi düvel bu hız karşısında âciz kaldı. Şimâlin soğuğu, cenûbun sıcağı, garbın düşmanlığı, şarkın fitnesi çâresizdi. Vaktâki yavaşladık menziller birer birer elimizden çıkdı. Ne zaman ki sür’at-i intikâlimiz zaafa uğradı memleketimiz küçüldü.
 
Fikir üreten kafalara ihtiyâcımız var. Felsefenin karanlık dehlizlerine dalmakdan bahsetmiyoruz. Oraya girip de sağ çıkan olmadı. Ebedî bir hayat gitdi. Büyük bilinen nasîbsizleri sayıp dökme niyetinde değiliz. Her şeyden evvel fitne çıkarmakdan korkarız. Kendini ve muhibbânını ateşe atan öyle isimler var ki şaşırıp kalırsınız. Bunlar Sokrat’ın, Eflatun’un, Aristo’nun saçmalıklarına saplanıp kaldılar. Sonradan gelenlerin durumu farklı mı? Onlar da hıristiyanlığı yıkan ahmaklar gürûhunu bir varlık zannetdi. İzm’le biten akımların oyuncağı oldular. Bu ise fâcia demekdi. Akıma kapılan kömürleşdi. Bunlar İmâm-ı Gazâlî hazretlerini anlayabilmiş olsalardı böyle bir felâkete sürüklenmezlerdi. Zîrâ bu büyük ehl-i sünnet âlimi çağını her iki yöne doğru aşıp süfehâya haddini bildirmişdi. Tehâfütü’l-felâsife’si bu hizmeti kıyâmete kadar görür inşaallah. İbn-i Rüşd’ün cevâbına cevâb denmez. Zekânın akıl ve kalb karşısında atabileceği bir adım olamaz. Ayrıca o şanlı âlimin zekâsıyla da yarışamazsın. Deryâ yanında damla bile değilsin.
 
Mütefekkir kafalardan bahsetdik. Bugün bunun eksikliğini çekiyoruz. Ufuk açacak, geniş kitlelere büyük hedefler gösterecek insanlar yok. Hemen herkes günü kurtarma telâşında. Eli kalem tutan zevât kahvehâne dedikoduları ile meşgûl. Şu şunu dedi, bu bunu yapdı kabîlinden. Bu nev’ kişiler bize mahsûs değil. Her memleketde var. Fakat oralarda diğerleri de bulunduğu için sıkıntı olmuyor. Bu beyinler ülkelerine projektör gibi ışık tutuyor. Bizde hedef göstermek de, ışık tutmak da, yolu açmak da devlet adamlarına ve onların kâbiliyyetlerine kalıyor. Bu ise gizli ve açık birçok problemi berâberinde getiriyor. Her şeyden önce hassas konuların en tepeden seslendirilmesi millî güvenliğimizi tehlikeye sokar. Bunların kalem ve kelâm ustalarınca her zemînde dile getirilmesi, devletin de sür’atle fakat davul çalmadan o hedefleri gerçekleşdirmesi lâzım. O vakit netîce alırız.
 
İntikâl ve intibâk husûsunu doğru anlamak zorundayız. Yanlışa intikâl, yanlışa intibâkdan bahsetmiyoruz. Ta’yîn etdiğimiz hedefe varma yolunda hiç şübhe yok ki sayısız mânia ile karşılaşacağız. Nitekim karşılaşıyoruz. Bu engelleri aşma, gemiyi sâlimen sâhile yanaşdırma konusundaki zeyrekliği kasdediyoruz. Bizi biz olmakdan çıkaracak bir intikâl ve intibâk felâketimiz olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.