Cumhuriyet sizin tekelinizde mi?

A -
A +
Yaşını başını almış bir gazeteci İstanbul’da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını, “İstanbul (bir nevi) düşman işgalinden kurtuluşunu kutluyor” içerikli kin ve nefret dolu sözlerle değerlendirdi. Kini ve nefreti gözünü o kadar bürümüş ki, “İstanbul (bir nevi) ‘geldikleri gibi (defolup) gittiler’ diyor” cümlelerini de sosyal medya paylaşımına ekledi.
Mesajlarında topluma karşı kin kusan gazetecinin bu paylaşımlarla söylemek istediği açık. İstanbul’da belediye yönetimini CHP’nin kazanmasını düşmandan kurtuluş olarak görüyor. AK Parti adayına oy veren milyonlarca insanı da “düşman” ve “işgalci” olarak görüyor.
Bu düşüncede olanları muhatap alıp söz söylemek gereksiz. İstanbul’da yıllardır Cumhuriyet Bayramlarının görkemli kutlamalara sahne olduğunu anlatmaya da gerek yok. Bu tip insanların derdi Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanıp kutlanmaması da değil.
Aslında, öfkelerinin nedeni millî bayram kutlamalarının giderek toplumsallaşması. Kutlamaların sadece kendi uhdesinde olması gerektiğini düşünenlerin, toplumun geniş kesimlerinin millî bayramları kutlamasına yönelik içten içten yükselen öfkelerinin nedenini iki sene önce bu köşede “Mehter Marşı ile Cumhuriyet Bayramı kutlamanın anlamı” başlıklı yazıda analiz etmiştim. Bu yıl 29 Ekim’de yaşananları görünce söz konusu yazıyı güncelleyerek ve kısaltarak tekrar paylaşma ihtiyacı duydum.
***
Her yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamaları biraz daha toplumsallaşıyor. Toplumu birbirine bağlayan bir içerikle her düzeyde kutlamalar yapılıyor. Örneğin Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarına toplumun her kesiminden binlerce insan davet ediliyor.
Birçok belediye, resmî kutlamaların dışında özel etkinlikler düzenleyerek kutlamaları sivilleştiriyor.
Televizyon ve gazetelerde kurum, kuruluş ve şirketlerin reklam olarak yayınlattığı Cumhuriyet Bayramı mesajlarının içeriği de yıldan yıla olumlu anlamda değişiyor.
Bu yıl verilen birçok reklamda “bir olmak”, “birlik olmak”, “tek yürek Türkiye” ve “birlik ve beraberlik dolu günlere” gibi içerikler bulunmaktaydı. Yani toplumu ayrıştırmayan, aksine birleştiren üslup çoğunluktaydı.
Ancak tarihsel olarak cumhuriyetin sahipliğini kendisinde gören çevreler, cumhuriyet rejiminin tanımını, sınırlarını, içeriğini, değerlerini ve en nihayetinde onun yönetim felsefesini kendileri belirlediği için toplumun geniş kesimlerinin bu alana nüfuz etmesini istemiyorlar.
***
Cumhuriyet Bayramı’nın tam bir bayram olarak kutlanması, cumhuriyetin 10. yılından sonraya tekabül eder. Ulusal bayramlarla ilgili 1935’te çıkarılan yasal düzenlemeye kadar Meşrutiyet ve Hürriyet bayramı kutlamaları da devam eder. Hatta cumhuriyetin ilk yıllarında meşrutiyetin yıl dönümleri daha görkemli kutlanır.
Cumhuriyet Bayramlarının kutlanma şeklinde ve her dönemde verilen mesajlarda belirli süreklilikler korunsa da dönemin siyasi konjonktürüne ve gündemine göre bazı temalar öne çıkmaktadır.
Devamlılık arz eden unsurlardan biri, kutlamalarda yapılan konuşmalar ve yayınlanan kutlama mesajlarında kullanılan dilin “karşıtlıkları” diri tutmak üzerine kurulmuş olmasıdır. Dolayısıyla da “dışlayıcı” ve “düşmanlaştırıcı”dır. Toplumun her kesiminin bayramları sahiplenilmesi istenilmez.
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına iştirak etmek için “makbul bir dünya görüşü” ve “siyaseten bir tarafa ait olmak” gerektiği varsayılmıştır.
Sağ siyasal hükûmetlerin bayram kutlamalarının “samimiyetinden” kuşku duyulur. Bu çevrelerin bayram kutlamalarına katılmaları yıllarca bir prosedürün yerine getirilmesi olarak görülmüştür. Onlara göre, resmî bayramların kutlanmasında millet, sadece alanları dolduran bir figüran hizmeti görür.
***
Cumhuriyetin sahipliğini kendisinde gören çevreler, bunu bir üstünlük ve iktidarlarının bir yansıması olarak gördükleri için “demokrasi ve toplum karşıtlığı” üzerinden de “Cumhuriyet” algısının üretilmesine hizmet etmişlerdir. Cumhuriyet bu anlamda çoğu zaman demokrasinin yerine kullanılmıştır.
Diğer taraftan, erken cumhuriyet döneminin baskıcı, yasakçı, katı uygulamaları ve askerî darbe dönemlerinin vesayetçi yönetim pratikleri hep cumhuriyet rejimi üzerinden gerekçelendirildiği için doğal olarak toplumun geniş kesimleri, bu uygulamalarla “Cumhuriyet rejimi” arasında bir paralellik görmüştür.
Buna ilaveten kendi değer dünyasının cumhuriyet öncesinin “karanlık dünyası”na ait olarak gösterilmesi ve bunun da Osmanlı-Cumhuriyet karşıtlığı üzerinden meşrulaştırılması, toplumun geniş kesimlerinin sıkı sıkıya geçmişi sahiplenmesini, yeniyi ise sorunsallaştırmasını beraberinde getirmiştir.
Bu algının üzerine her Cumhuriyet Bayramı’nda kullanılan dilin ve verilen mesajın “kapsayıcı” değil “ötekileştirici” olması, hatta “düşmanlaştırıcı” olarak her yıl yeniden tekrarlanması, toplumun bir kesiminde bizatihi yönetim şekli olarak cumhuriyete olmasa bile onun pratikteki uygulamalarına “karşıtlık” üzerinden kendisini konumlandırması sonucunu doğurmuştur.
***
Son dönemlerde her alanda yaşanan normalleşmenin bir yansıması olarak cumhuriyetin, Osmanlıdan bir kopuşu değil, aksine bir sürekliliği ifade ettiğinin vurgulanması, geniş toplum kesimlerinin cumhuriyet algısını da dönüştürmüştür. Bu anlamda kutlamaların dışlayıcılıktan kapsayıcı bir forma geçmesi algıyı olumlu anlamda pekiştirmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.