Devam eden savaşın tamtamları

A -
A +
Beş gün boyunca “Hazır ol seni vuracağım” diyen İran, ABD’nin Irak’taki iki üssünü balistik füzelerle vurdu. Hamaney “ABD’nin yüzüne tokadı indirdik” dese de, İranlı yetkililer 80 ABD askerinin öldürüldüğünü açıklasalar da, Trump, “her şeyin yolunda” olduğunu duyurdu. Ardından da, kendi halkına dönüp “Dünyanın, açık ara en güçlü ve en donanımlı ordusuna sahibiz” endişelenmeyin gidin uyuyun “biz iyiyiz” dedi. Washington’un İran misillemesi karşısında “ne kadar iyi olduğu” ile ilgili kesin bir açıklama yapılmasa da, söz konusu füze saldırısı, şimdilik “göstermelik” gibi duruyor. İran için bir karşılık verilmesi zorunluydu. Bu şekilde vermiş oldu. Bu saldırının en azından şimdilik “göstermelik” olduğunu, çok geriye gitmeden, son bir haftada yaşananlardan anlamak mümkün. 27 Aralık’tan 8 Ocak’a kadar ABD-İran arasındaki gerilimde, tarafların tutumları, misillemeden sonrasını anlamak için yeterince ipucu barındırıyor. 27 Aralık’ta Haşdi Şabi’nin Ketaib Hizbullah kolunun ABD üssüne saldırması ile sözleşmeli bir ABD askeri hayatını kaybetti. ABD vakit kaybetmeden misilleme yaparak, 25 Ketaib Hizbullah milisini öldürdü. Öldürülen 25 kişinin cenazesinde Haşdi Şabi, intikam yeminleri etti. Karşılığın çok daha ağır olarak verileceğini söyledi. İntikam olarak da gidip ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğinin duvarlarını ateşe verdi. Büyükelçilik baskınında ABD tarafında herhangi bir kayıp söz konusu değildi. Ancak herhangi bir ABD’li ölmese de, büyükelçilik baskınının Washington için travmatik ve sembolik yönleri vardı. Dolayısıyla, ABD’nin cevabı sert oldu. Bağdat Havaalanı’nda, İran’ın son 15 yıllık dönemde bölgesel siyasetinin şekillendiricisi, sınır ötesi operasyonların  uygulayıcısı ve askerî yayılmacılığının sembol ismi olan Kasım Süleymani’yi ve yanındaki üst düzey Haşdi Şabi yöneticilerini öldürdü. Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerdeki operasyonları yöneten, bölgedeki Şii milislerin çatışmalarını organize eden ve neredeyse İran iç siyasetinde ruhani lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani kadar popülerliğe sahip olan Süleymani’nin öldürülmesi, sadece İran’da değil, dünyada şok etkisi oluşturdu. İran için bu, kolay geçiştirilebilecek bir saldırı değildi. İran yas sürecini, intikam ve öfkeyi yükselterek, içeride konsolidasyonun sağlanması için kullandı. Tahran yönetimi, intikam ve öfke patlamasını o kadar yükseğe koydu ki, Süleymani’nin cenazesinde 50’den fazla kişi, yaşanan izdihamda hayatını kaybetti. İran, halkın psikolojini yönetmek için; Şiilikte de güçlü bir sembol olan kırmızı renkli savaş bayrakları camilerin kubbelerine çekerken, diğer taraftan da nükleer programıyla ilgili uluslararası taahhütleri yerine getirmeyeceğini ve uranyum zenginleştirmeye devam edeceğini açıkladı. Bunların yanında, ABD’ye açık bir karşılık verileceğini açıkça ilan etti. ABD tarafında Dışişleri Bakanı Pompeo “İran ile gerilimi azaltma” çağrısı yaparken, Başkan Trump ise “İran hiçbir zaman bir savaş kazanamadı, ama hiçbir müzakereyi de kaybetmedi” diyerek Tahran’ı masaya davet etti. Bir yanda da “İran hiçbir zaman nükleer silaha sahip olamayacak” açıklaması ile tehditlerini sürdürdü.  “Üçüncü dünya savaşı”ndan bahsetmeye, “kıyamet senaryosu” yazmaya gerek yok. Orta Doğu’da “topyekûn bölgesel savaş”tan dem vurmak da bir anlam ifade etmiyor. Orta Doğu’da zaten uzun süredir savaş devam ediyor. Devam eden savaş bölgesel gibi gözükse de değil. Küresel aktörlerin çoğu savaşın bir tarafında varlar. Gözümüzün önünde yıllardır süren, binlerce insanın öldürüldüğü, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiği açık, seçik bu savaşı, sadece “örtük” ya da “vekâleten” gibi kavramlarla tanımlıyoruz. Bu gibi yeni gerilimlerde, kısa süreli bir belirsizliğin yaşandığı bir gerçek. Kesin olan ise Orta Doğu’da uzun süredir devam eden savaş ve çatışma yakın bir gelecekte sonlanmayacak. Aksine hız kesmeden devam edecek.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.