Tehdit değerlendirmesi ve yeni savunma anlayışı (2)

A -
A +

Dünkü yazımızın son bölümünde Bağımsız Kürt Devleti kurulmasına karşı Türkiye'nin alacağı tedbirleri anlatmaya başlamıştık. Bugün de bu tedbirleri anlatmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. ABD ile Irak'taki mevcut ilişkileri biraz daha ileriye götürmek suretiyle Irak'ın siyasi yapılandırılmasında Türkiye'nin aleyhine bir durum oluşmasını önlemek. Bugüne kadar meydana gelen olaylar göstermiştir ki, ABD ile Türkiye'nin bölgeye bakışı ve değerlendirmeleri farklıdır. ABD-İngiltere koalisyonu Irak'ta federal bir yapıyı öngörmektedir. Türkiye, Federal bir Kürt devletinin ileride kurulabilecek bağımsız bir devletin temelini oluşturacağı için buna karşı çıkmaktadır. Bu durumda yeni bir değerlendirme yapılarak Türkiye'nin tavrının belirlenmesinde fayda vardır. Ancak ortada olan bir gerçek vardır ve Türkiye'nin Irak'ta ABD 'nin desteğinde kurulacak bir Kürt Federe devletine karşı silahlı kuvvetlerini kullanması mümkün değildir. 3. Diğer muhalif gruplarla birlikte hareket ederek Irak'ın şekillenmesinde söz sahibi olmak. Aslında Ortadoğu'nun yapısına en uygun yöntem budur. Çünkü Avrupa'da ülkelerin muhatapları ülkelerdir. Ancak Ortadoğu'da uluslar arası ilişkilerin ve stratejinin aktörleri ya etnik ya da dini gruplardır. ABD, Irak'ı şekillendirmek için bizim büyük devlet kompleksi içinde küçük gördüğümüz ve muhatap almadığımız etnik ve dini gruplarla işbirliği yapmaktadır. Çünkü bölgenin gerçeği budur. Türkiye'nin de kendisi gibi düşünen veya çeşitli vasıtalarla etkileyebileceği gruplarla işbirliği yapması onları koordine etmesi hiç de fena olmayan bir fikir olarak ortaya çıkmaktadır. Bu seçenekte de Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılması mümkün değildir. En son Nasiriye'deki de dahil olmak üzere çeşitli defalar yapılan toplantılarında Irak muhalefetinin ve grupların üzerinde anlaştıkları tek konu kurulacak Irak'ın Demokratik olmasıdır. Gruplar içinde Musul ve Kerkük'ün Kürtlere verileceği bir Federal yapıya Kürtlerden başka muhalif olmayan hiçbir grup yoktur. Bu grupların en azından bu konudaki düşünceleri Türkiye ile aynıdır. Bu grupları bir araya getirerek aralarında koordinasyon ve güç birliği sağlamak Türkiye için hem legal hem de mantıklı bir yol olarak görülmektedir. Çünkü aynı gruplarla bölgede söz sahibi olmak isteyen bütün devletler görüşmektedir. Türkiye'nin yanıbaşında meydana gelen olayda bu sürecin dışında kalması yapılabilecek en büyük hata olur. Yalnız bu görüşmeler daha önce yapılan muhalefet toplantıları gibi olduğu takdirde sadece bazı grupların şovuna dönüşebilir. Bu yüzden gruplarla ayrı, ayrı görüşülerek yapılabilecek işbirliği net bir şekilde ortaya çıkarılmalıdır. Terörle mücadele için ABD'den izin mi alınacak? Görüldüğü gibi ABD ve İngiltere yönlendirdiği ve arkasında olduğu sürece bağımsız Kürt devletinin kurulmaması için silahlı kuvvetlerin kullanılması mümkün değildir. Güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin varlığı caydırıcı etki yapması bakımından doğru olarak düşünülebilir fakat unutulmaması gereken nokta Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığına benzer değerlendirmelerin bölgedeki bütün grup ve devletler tarafından yapıldığıdır. Irak'tan Türkiye'ye gelebilecek ikinci tehdit ise Terördür. ABD'nin Irak'a operasyon yapmasının gerekçelerinden bir tanesi bu ülkede bulunan terör üslerinin ve altyapısının yok edilmesi ve Irak topraklarının bundan sonra hiçbir örgüt tarafından terör üssü olarak kullanılmaması idi. ABD bununla bütün terör örgütlerini kastettiğini defalarca açıklamıştır. Bu durumda PKK/KADEK'in Kuzey Irak'ta bugüne kadar olduğu gibi rahat bir şekilde faaliyet göstermesi beklenmemelidir. Türkiye'nin terör odaklarını bulunduğu bölgede yani Kuzey Irak'ta yok etmesi güney komşumuz ABD'nin müsaadesine bağlı olacaktır ve Türkiye'nin bundan sonra terörle mücadele etmek için Kuzey Irak'a girmesi pek de mümkün görülmemektedir. Bu gelişmelerin anlamı şudur: Türkiye terörle mücadelesini bundan sonra kendi toprakları içinde yürütecektir. Gerçi Türkiye, ABD'den topraklarını Türkiye'ye tehdit olan bir örgüte kullandırmamasını isteyebilir çünkü terör örgütlerinin Irak'taki varlığı ile mücadele etmek artık ABD yönetiminin sorumluluğu olacaktır. Türkiye'nin Kuzey Irak'ta yapacağı harekat için önce ABD'den terör örgütlerine karşı tedbir almasını istemek ve eğer bunu yapacak gücü yoksa ortak harekat yapmayı teklif etmekten başka alternatifi görülmemektedir. ABD'nin terörü önleyemediğini söylemesi pek kabul edilebilir bir ihtimal olarak görünmemektedir. Çünkü bu durumda ABD'nin askeri harekat gerekçelerinden bir tanesi ortadan kalkmış olacağı gibi Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesine müsaade etmesi durumunda müttefiki olan Kürt gruplarla ilişkilerinin alacağı durumu hesap etmek zorundadır. Bu anlattıklarımızı dikkate alarak Irak sınırından sorumlu olan bölgedeki birliklerin fonksiyonunun tekrar değerlendirilmesinde fayda vardır. Şöyle ki: Bağımsız Kürt devleti veya bir Kürt federasyonu ABD'nin izni olmadan kurulmayacaktır ve bu devletin izni ile kurulacak bir federasyona Türkiye'nin Silahlı müdahalede bulunması mümkün değildir. Terörle mücadele için yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a girmesi çok küçük bir ihtimaldir ve böyle bir harekata katılacak kuvvetler sınırlı olacaktır. Bu durumda bölgedeki birliklerin hali hazır durumunu muhafaza etmesinin gerekçeleri nelerdir?. Eğer yurt içinde terörle mücadele ise bunun için zaten Asayiş Kolordusu kurulmuştur. Ayrıca terörle mücadele için büyük çapta Zırhlı ve Mekanize kuvvetler bulundurmak da çok mantıklı ve ekonomik değildir. Sosyal tedbirler de unutulmamalı Türkiye'nin Irak'a karşı alacağı tedbirler sosyal tedbirleri de kapsamalıdır. Irak ile aramızda mevcut su problemi yapılacak ortak çalışmalar ile ortak menfaat sahalarına dönüştürülebilir. Sınır boyunca veya sınıra yakın bölgelerde Irak'la ortak olarak yapılacak barajlar ile bir yandan sınır güvenliği sağlanırken diğer yandan her iki ülkeye ekonomik değerler kazandırılabilir. Böylece coğrafi açıdan insan gücüyle kontrolü son derece güç olan bölge suyla kontrol altına alınırken ekonomik değeri olmayan askeri yatırımlar yerine ekonomik yatırımlarla bölgenin sosyal ve coğrafi yapısı değiştirilebilir. Böylece bölge halkına iş sahası açılırken sulu tarıma geçiş ve suyun getirdiği imkanlarla ilave katma değerler kazandırılabilir. Burada göz önünde bulundurulması gereken nokta bölgeye inşa edilecek barajların maliyet analizleri yapılırken salt ekonomik değerlerinin göz önüne alınmasıdır. Barajların yerleri seçilirken savunmamıza da yardımcı olacak ve savunma harcamalarımızı da düşürecek şekilde planlanabilmesi belki de birinci faktör olarak ele alınmalıdır. Çünkü bu tür yatırımlar bölgenin askeri olarak savunulabilirliğini arttırdığı için daha sonra bu bölgeye askeri yatırımlarda çok büyük kısıntılara imkan verecektir. Çünkü bu yatırımlar neticesinde Türkiye'nin Irak sınırı hem daha güvenli hem de savunmamız daha kuvvetli hale getirilebilir. Yarın: Suriye hâlâ Türkiye için tehdit mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.